Adını Selahaddin Eyyübi ile andığımız fakat hakkında pek az şey bildiğimiz ulu hakan Nureddin Zengi’nin hayatının kenarına oturalım. Kendimizi Büyük Selçuklu Devleti’nin atabegliklerinden Zengi’lerin topraklarında dolaştıralım. Evvela atabeglik nedir? Zengiler kimdir? diyerek sırayla açıklayalım.
>> Atabeylik Nedir?
>> Nureddin Zengi Kimdir?
>> Nureddin Lakabı
>> Nureddin Zengi’nin Peygamberimizin Naşının Çalınmasını Önlemesi
>> Eş-Şehid Lakabı
>> Nureddin Zengi’nin Yaptırdığı Eserler
>> Nureddin Zengi Türbesi
Atabeylik Nedir?
Atabeglik, Büyük Selçuklu Devleti zamanında şehzadelerin eğitiminden sorumlu olan kişinin ünvanıdır. Tarihi kaynaklarda ilk atabeg/atabey olarak Nizamü’l Mülk’ün adını görmekteyiz. Osmanlı Devleti’ndeki ‘lala’ kavramıyla bitişik bir manaya gelmektedir. Atabeylikler yetiştirdiği şehzadenin eğitiminden sorumlu olduğu gibi hükümdar olmaları içinde hayli destek verirlerdi. Bazense şehzade yerine yönetimden pay alabiliyorlardı. İşte Zengiler de bu şekilde kendi hükümranlıklarını kurmuşlardır.
Zengilerin kuruluşu, Mahmud Zengi’nin babası olan İmadüddin Zengi ile başlamıştır. İmadüddin Zengi’nin babası ise yani Nureddin Mahmud’un dedesi, Büyük Selçuklu Devleti sultanı Melikşah’ın Memlük kumandanı ayrıca Halep valisi olan Aksungur’dur. Aksungur, Oğuzların Avşar boyundan olan bir Türktür. Sünni ve Hanefi olduğunu da bilmekteyiz.
Nureddin Mahmud Zengi Kimdir?
Nureddin Mahmud Zengi’nin çocukluğu ve eğitiminden bahsedecek olursak özellikle İbni Kesir bizlere açık bilgiler vererek onu tanımamızı sağlamıştır. Mahmud, 11 Şubat 1118 yılında Halep’de doğmuştur. Dini eğitimini en iyi şekilde almış, Farsça ve Rumca’yı öğrenmiştir. Babasının gözetiminde askeri beceriler de edinerek ilerleyen yaşlarında cesaret ve yeteneğiyle kendini kanıtlamıştır. Şirkuh’la birlikte çokça savaşa katılarak savaş oyunlarını ve hamleleri öğrenmiştir.
Babası İmadüddin Zengi’nin Caber Kalesi önünde şehit düşmesiyle hükümranlığa geçmiştir. Hakimiyeti süresince Haçlı Seferleri’yle mücadele etmiştir. Önüne kattığı her şeyi tarumar eden Haçlı birliklerinden topraklarını korumak için uğraşsa da asıl niyeti Müslüman hakimiyeti altında bulunan yurtlara gayri Müslimlerin uzak durmasını sağlamaktır. Nitekim çoğu defa haçlı akınlarını geri püskürterek başarıya ulaşmıştır. Sadece savunma odaklı kalmayarak yıllar içerisinde Dımaşk’ı da fethetmiştir. Fetih ilk başta Dımaşk emirinin direnişi ve haçlılardan yardım talebiyle kuşatma olarak kalmış, ardından Nureddin Zengi’nin siyasi zekasıyla içeriden gerçekleşen bir takım hadiseler sonucu fetihle kesinleşmiştir.
Dımaşk’tan sonra Mısır’ı da fetheden Zengi, birçok kaleyi de hakimiyeti altına almıştır. Tarihi kaynaklar bize Nureddin’in hakim olduğu toprakları anlatırken Musul kolunun Fırat’tan Hemedan’a Diyarbakır’ın kuzeyinden Aden’e kadar genişlediğini aktarmaktadır.
Nureddin Lakabı
Hakimiyetinin yanı sıra şahsiyetiyle de çokça övgüye mazhar olan Mahmud Zengi, halkı tarafından verilen ‘Nureddin’ yani İslam’ın nuru, aydınlığı manasındaki unvanıyla anılmıştır. ‘Peki bunun sebebi nedir?’ diyecek olursanız cevabı; kuşkusuz ödün vermediği adaleti, Allah’ın koyduğu sınırları aşmama konusundaki hassasiyeti ve tevazulu muamelesi olacaktır. Öyle ki onca diyarı hakimiyeti altına almış olsa da hayatını mütevazı yaşamayı tercih etmiş, şaşaadan uzak durup geçimini dokumacılık yaparak sağlamıştır. İbadetlerini aksatmamış hatta geceleri nafile ibadete kalkmak isteyenler için davul çaldırmıştır.
Adaletine baktığımızda ise onu, Harun Reşit ile kıyaslayan, ‘Zamanın Ömeri’ diyerek anan onlarca rivayet görmekteyiz. Tarihçiler onu, İslam’ın ilk dört (4) halifesi olan Hulefa-i Raşidin ve Ömer b. Abdülaziz‘den sonraki en adil hükümdar olarak yazmıştır.
Öşrü kaldırmış, mahkemeler kurmuş, hakka hukuka riayet etmiş bunun için denetimlerini sıkı tutarak adil bir hükümdar olmuştur. Hatta günün birinde halktan birinin ondan davacı olması üzerine bizzat mahkemeye gitmiş, herkes gibi sorgulandıktan sonra haklı bulunmasıyla dava sonuçlanmıştır.
Nureddin Zengi’nin Peygamberimizin Naşının Çalınmasını Önlemesi
Mühim bir hadise daha vardır ki bunu da anlatmadan geçmeyelim derim. Rivayet odur ki; Nureddin Zengi, bir gece rüyasında Peygamber Efendimiz’i görür. Peygamberimiz ona, ‘Ey Mahmud! Beni bu iki kişiden kurtar.’ diyerek seslenir. Durumdan hayli etkilenen Mahmud, rüyayı üç gece üst üste görünce mübarek beldeye doğru gitme kararı alır. Vardığında, civarda bir değişiklik olup olmadığını sorgulatır. Herhangi bir değişiklik yoktur. Bunun üzerine herkese sadaka dağıtacağını duyurur. Gelenlerin tamamına yardım yapıldıktan sonra etrafta gelmeyen birilerinin kalıp kalmadığını sordurur. İki Endülüslünün sık sık mescide geldiğini, herkesle iyi geçinip mezarlık ziyaretlerini aksatmadan yaptıklarını işitir. Nureddin, o kişilerin çağırılmasını emreder. Gelen kişilerin yüzlerine baktığında rüyada gördüğü kişiler olduğunu anlar. Önce konuşmaya isteksiz olan kişiler, baskı sonrasında gerçekleri itiraf ederler. Hristiyan olduklarını ve cemaatlerinin önde gelenleri tarafından Peygamberimizin mübarek bedeninin çalınması için görevlendirildiklerini anlatırlar. Bunun üzerine Mahmud, adamların başlarını oracıkta vurdurur. Sonrasında ise kabrin etrafını kazdırarak kurşun döktürür.
Peygamberimizin, rüyalarına geldiği hatta yönlendirdiği büyük İslam mücahidi Zengi’nin adaleti, şahsiyeti, dini yaşantısı ve liderliğinin yanında köklerinden de ileri gelen askeri becerisini bilmekteyiz. Denir ki, ‘At üzerinde öylesine manevra yapardı ki üzerinden düşecek sanırdık. Atın üzerinde süratle giderken dahi inip biniyordu. Üstün bir okçuydu. At sırtında yine hızla giderken ok atar, çift ok çantası kullanırdı.’
Eş-Şehid Lakabı
Kaynaklarda adı anılırken onun için kullanılan bir diğer lakab ise Eş-Şehid’dir. Babasının şehadetinin ardından ve güçlü imanıyla cenklere katılmasından ötürü olsa gerek duasının hep şehit olmak üzere olduğunu bilmekteyiz. Hatta bunu bilenler, harp meydanında atıyla düşmana davranıp kudretle savaşan Mahmud’a ‘Allah aşkına kendini ve Müslümanları tehlikeye atma. Eğer şehit olacak olursan tüm Müslümanlar kılıçtan geçirilir.’ diye ikazda bulununca oda cevaben; ‘Sultan Mahmud da kimdir!? Benden önce İslâm’ı ve Müslümanları kim korumuş ise yine o koruyacaktır.’ sözleriyle olgunluğunu ve imanını ortaya koymuştur.
Nureddin, yalnızca fetih bakış açısıyla yönetimini sürdürmemiş, eğitime de oldukça önem vermiştir. Sınırları içerisindeki alimlerin yanı sıra çeşitli beldelerden de bilgeler ve ulemalar getirtmiştir. Toplumun refahı için mimari faaliyetlerinde medreselere pek çok yer vermiştir. Eğitimi her şeyin önüne koyarak ilim tahsili için gereken her türlü yatırımı yapmıştır.
Nureddin Zengi’nin Yaptırdığı Eserler
Mimari dokunuşlarına gelecek olursak, pek çok cami, medrese, mescid, bimaristan, han, yol ve kale gibi yapıları inşa ettirmiştir.
Dımaşk’ın, en görkemli dönemini de Nureddin zamanında yaşadığını bilmekteyiz. En önemli noktalardan biri de inşa ettirdiği camilerde ve mescidlerde yetim çocuklara eğitim verdirmiş bunun yanında onlar için vakıflar kurmuştur. Bu hizmeti gerçekleştiren ilk kişidir.
Yaptırdığı birkaç eserden söz edecek olursak; Hama’da Ali El-As Cami ve Camiü’n-Nuri, Musul Ulu Cami, Urfa Ulu Cami, ve Köşk Mescidi Nureddin’in yaptırdığı camiler ve mescitler arasındadır.
Nureddin Zengi Türbesi
Nureddin Zengi, şu an Suriye devletinin başkenti olan Şam vilayeti sınırları içerisinde, boğaz iltihabı hastalığından dolayı hayatını kaybetmiştir. Mezarı da Şam’dadır. Vefat ettiği tarih olarak kitaplarda 1174 senesi yazmaktadır. Büyük komutan öldükten sonra halefi olarak tahta, oğlu Melik Salih İsmail Zengi geçmiştir.
İslam’ın bayraktarlığını yapan Türklerin nadide isimlerinden biri olan Nureddin Mahmud Zengi, evvela özündeki sağlamlıkla tüm bu başarıları kazanmış ve dizinin dibinde bir Selahaddin’i ilmek ilmek dokuyarak kutsal Kudüs’ün fatihi olacak hale getirmiştir. En güzel zamanlarını Mahmud’un hükümranlığı döneminde varolan Şam’a şimdi baktığımızda Müslüman kanından ve çocuk iniltilerinden başka bir şey görmemekteyiz. Zalimin baki olamayacak zulmüne son verecek Mahmudlar görmek ümidiyle.
Hediye Tuğba SEZER