Ülkemizin çevresel etki değerlendirme raporları (çed raporu ve çed ön raporu) ile tanışması 1993 yılının şubat ayında resmi gazete ile yayımlanan yönetmelik ile başlamıştır.

Bu yönetmeliğin hukuki dayanağı ise; 1983 yılında kabul edilen 2872 sayılı çevre kanununun 10. maddesidir. Bilmeyenler için 10. madde der ki; ‘Gerçekleştireceğin faaliyet çevre sorununa yol açabilecek bir durum ise ÇED raporu veya proje tanıtım dosyası (ÇED ön raporu idi önceden) hazırlamakla (yeterlilik almış olan firmalara hazırlatmakla) yükümlüdür.’ Yani çed olumlu ya da çed gerekli değildir belgesini almadan yatırıma başlayamazsınız, izin, teşvik, onay alamazsınız. Diğer bir Türkçe anlamı da şudur ki; bu belgeyi almadan belirlediğiniz alanda çivi bile çakamazsın! Bu maddenin önemini ve anlamını bilmeyen, bu maddeden bir haber birçok uzman ve yönetici mevcuttur. Hal böyle iken çed raporu ya da proje tanıtım dosyası aşamasında ortaya bir takım sorunlar da çıkmaktadır. Ancak tüm sorunları bu maddenin bilinmemesi̇ne bağlamak da kesinlikle doğru değildir.

ÇED raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlanırken baz alınan yönetmelik 25.11.2014 tarih ve 29186 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “çevresel etki değerlendirmesi yönetmeliği” dir. Yönetmeli̇kte ek-1 ve ek-2 listesi yer almakta ve yapılmak istenen proje kapasitesi, içeriği hangi liste içerisinde ise o madde dikkate alınarak ek-1 ise çed raporu hazırlanması ve çed olumlu belgesinin alınması, ek-2 listesi ise proje tanıtım dosyasının hazırlanması ve çed gerekli değildir kararının alınması gerekiyor.

Şimdi genel bir değerlendirme ile çed olumlu veya çed gerekli değildir kararları alınırken projelerin nasıl uzmanlar tarafından can çekişir hale geldiğine bir göz atalım.

Hazırlanan çed rapor veya proje tanıtım dosyasına istinaden her iki durumda da belge alınırken ilgili kurumlara bu proje için görüşünü bir zahmet ver deniliyor. Neden soruluyor? Bu alan üzerinde kurum olarak senin bir planın, programın, düşüncen ve hayallerin var mı diye? Diğer bir husus ise bu alanın içinde ya da etrafında seni ilgilendiren ve kurumun uhdesinde sorumluluğu olan bir durum, yapı, olgu mevcut mu? Değerlendir, görüşünü ver, konuyu kapat!

Bu kadar basit mi işliyor? Tabii ki de hayır.

Kurum sahaya gitmek ve arazinin durumunu yerinde uzmanları aracılığı ile görmek isteyebiliyor. Haklı ve doğru bir istek. Peki, görüş verilirken neden şu izinler şimdi alınmalı, biz bunu görmeden olumlu görüşümüzü vermeyi̇z deni̇yor? Yahu belki̇ belge çıkmayacak; belki çed gereklidir, çed olumsuz belgesi çıkacak; neden buranın izni bu belge çıkmadan alınsın? Parayı verip malı almamak gibi bir şey oluyor.

ÇED raporu veya proje tanıtım dosyasının genel mantığı şudur: Bir proje yapılacaktır. Çed yönetmeliği ek-1 veya ek-2 listesi dahilinde doğal olarak.. Projeye ait net bilgiler vardır. Bu işin inşaat ve işletme aşamasında ortaya çıkacak/çıkması muhtemel çevresel etkileri değerlendirilir; gerekçeleri ve alınacak önlemleri belirtilir; gerçeğe en yakın modelleme sonuçlarına göre rapor hazırlanır kurum görüşleri ile sunularak nihai edi̇li̇r. Rapor; yapılacak projenin %99’unu temsil eder. Neden %100 değil? Proje gerçekleşmediği sürece eldeki verilerle sadece gerçeğe en yakın olan bir durum ortaya konabilir. Kendisi konulamaz.

Kurumların dışında bir de şöyle bir durum söz konusu tabii ki… Raporla ilgilisi olmayan kuruma görüş niye sorulur? Sorulmayınca o kurum alınıyor mu? Alınganlık yapıp da bundan sonra bir daha sana görüş vermem mi diyor? Trip mi atıyor? Yoksa her kuruma görüş soralım da sonrasında sıkıntı olabilecek bi̇r durumda (mahkeme vb.) görüşü öne atalım mı diye düşünülüyor acaba bu da böyle bir durum..

Bir diğer husus: E-ÇED diye bilinen online sistem.

Bakanlığın pilot uygulamasını tamamladığı, tıkır tıkır işleyen bi̇r si̇stem. Çıktı alınmadan, online olarak raporların sunulabilmesine ve eklenen kurumların anlık projeye ait tüm verilere ulaşabilmesi̇ne imkan sağlayan çok güzel bir baş yapıt. Buraya kadar her şey mükemmel. Peki sonra? Görüşü verecek kurum personeline görüşü soruyoruz, gelen cevap; ‘E bizim şifremiz yok, nasıl görüş vereceğiz?‘ Şifremiz var ama onu kullanan kişi şu an izinde, kurum dışında. Sizler yorulmayın biz o görüşü de vereli̇m… Rapor yetmiyor biz sizin yerinize görüşü hazırlayalım, siz imzalarsanız diyebilir misiniz? Sıkıyorsa söyleyin ben öyle bir babayiğit görmedim daha.

Şunu da belirteyim kurumların bazılarında bu sistem oturmuş (e-çed kullanımı); kimseyi de zan altında bırakmayalım.

Başka bir sorun; kurum görüşleri tamamlandı. Proje askıya çıkacak. Nedir askı? Projenin yapılacağı mevkiye en yakın yerleşim birimlerinin itirazı var ise bunu bildirmesi. Bakanlık İl Müdürlüğü’ne iş olarak projenin askıya çıkarılmasını, il müdürlüğü valiliğe, valilik de proje alanını ilgilendiren muhtarlara yazı yazmaktadır. Askıda kalma süresi̇ 10 (on) gündür. Buraya kadar standardı budur.

İşleyiş ise şöyle cereyan ediyor:

Bakanlık il müdürlüğüne iş olarak gönderdi. İlk gün görüldüğünü düşünerek ve yazının çıktığı varsayımı ile valiliğe 2. günde ulaşıyor. Valilikte uzmana yazı gidecek, yazı derken minimum 3 günde gidiyor. Uzman ilgi tutarak muhtarlara askıda tutması için yazıyı yazıp gönderecek. Muhtarlara ulaşması gereken bir yazı var. Aynı ilde yer alan kurum ile muhtar arasındaki posta 10 gün sürebiliyor. 2017’ nin Türkiye’sinde toplam geçen süre 15 gün. Şimdi muhtar bu yazıyı ilan edecek 10 gün geçecek ve il müdürlüğüne yazı yazacak ve bu yazı il müdürlüğünde kayda girerek işlem yapılacak. 10 günlük askı süresi oldu sana 45 gün. Bürokraside işler işte böyle oluyor. Ama askı süremiz 10 gün; bunu unutmayalım çünkü bu önemli bir husus.

Bu ve buna benzer birçok sorun mevcut; sorunlar ilgili kişi/uzmanlarca çözülmekte, yerine yeni sorunlar ortaya çıkmakta, çözümü aranmakta derken on günler oluyor sana 45 gün.

Tabii biz de yuvarlanıp gidiyoruz işte. Şimdilik bu kadar.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…

Hurşit ALTUN