Bir derste hocamız Said Nursi hazretlerinden alıntı yaparak “Alim dediğin kişi hem gavvas hem muhakim hem de hakim olmalı.” demişti. Gerçekten çok harika bir cümle. Gelin bunu günümüz dünyasını da ele alarak güzelce yorumlayalım.
Gavvas arapça غوص kökünden gelmekte olup “suya dalmak” anlamına geliyor. Gavvas ise suya çokça dalan kişi ya da meşhur ismiyle dalgıç anlamında kullanılıyor. Alim dediğimiz zat gavvas (dalgıç) olmalı. Önümüzde duran bu uçsuz bucaksız ilim okyanusuna bol bol dalmalı lakin öncesinde bu işin eğitimini almalı, dalmanın kurallarını bilmeli aksi takdirde “vurgun” yemesi kaçınılmaz hale gelir.
Peki dalma ile ilgili kuralları biliyor, iyi de dalınca ne olacak? Dalmayı bilmek yeterli midir? Elbette hayır aynı zamanda muhakim olmalı. O da حكم kökünden gelen bir kelime olup “muhakeme eden” yani düşünüp tartabilen anlamına geliyor. Daldığımız okyanus içinde binlerce belki de milyonlarca şeyi barındırıyor. İyisiyle kötüsüyle bir okyanus en nihayetinde. Dalgıç olan zat malzeme toplarken bir taşa da gidebilir, bir balığa da inciye mercana da. Okyanusa atılmış gereksiz bir teneke kutuya da zehirli bir canlıya da. Her şey mümkün, önemli olan bunların hepsini görüp inceleyip doğru ve gerekli olanları alıp diğerlerini bırakabilmek. Muhakim olmak da tüm bu envanter içinden seçim yapabilme kabili yetini gösteriyor.
Bitti mi? Tabii ki hayır. Sen daldın ve gerekli olanları çıkardın. Peki bunu kime nasıl ve neye göre dağıtacaksın. İşte orada da yine حكم kökünden gelen bir başka vasıf devreye giriyor. Hakim yani “hikmetle iş yapan” olmak. Biz okyanustan çok sayıda maddeyi elde ettik. Sırada bunların uygun bir şekilde taksim edilmesi var. İyi de bunu nasıl yapacağız? Eldeki malzemeleri gerektiği yere gerektiği zamanda gerektiği kadarını verebilmek ile. İşte bu üç vasfı kendi bünyesinde meczeden kişiye alim diyoruz. Zaten tüm yaygaralar kavga gürültüler anlaşmazlıklar bu veya bunun gibi vasıfların eksikliği sebebiyle çıkmıyor mu?
Kimileri okyanusu reddediyor. Buna söylenecek söze yazık! Kimileri dalmasını bilmiyor lakin insanlara biliyor gibi gözüküp onları aldatabiliyor. Kimileri muhakame etmeden önüne geleni alıyor. Bir yandan ilacı verirken bir yandan farklı bir mikrobu veya zehiri de insanlara bulaştırıyor. Kimileri aldığını yanlış yere yanlış zamanda yanlış miktarda dağıtıyor. Bunlar da insanları bıktırarak veya soğutarak veya onların gözünde anlamsızlaştırarak zarar veriyor. Kimileri sadece biriktirmekle meşgul oluyor ve yeterince dağıtmıyor. Bunlar da sadece kendisine faydası olan şuurdan yoksun tipler. Bu kimileri listesi uzar gider. Allah-u Teala bu üç vasfa haiz olanların sayısını artırsın. Bizlere de istifade etmeyi nasip eylesin.
Bu yazının devamı: İslam Alimi Nasıl Olmalı?