Din, insanlığın her döneminde, hayatın her alanında varlığını hissettirmiş ve geçmişte olduğu gibi bugün de insanlara güçlü sosyal karakterinden dolayı bir ‘yaşam tarzı’ ve ‘kimlik’ imkanı vermiş bir sosyal fenomendir.
Bu yazımızda din olgusunun, dinin kendi kendisini tarif eden tanımlarını değil; sosyoloji disiplini açısından ‘neliğini’ ele alacağız. Genel olarak sosyoloji, özel olarak da din sosyolojisi, dinin tanımlanması konusunda yoğun çaba harcamış iki disiplindir. Bu minvalde din sosyolojisi ile alakalı diğer yazımızı değerlendirmenizde fayda var.
Sosyolojinin ileri gelenleri tarafından hayati konumu itibariyle hiçbir zaman ihmal edilmeyen din olgusu, üzerinde ittifak edilmiş bir tarif ve tanıma sahip olamamıştır.
Dinin anlam ve içeriğiyle ilgili özsel (substantiyel); toplumdaki işlevsel yönüyle alakalı ise fonksiyonel tarifler olmak üzere iki sınıfta toplanabilecek tanımlar yapılmıştır.
Özsel Din Tanımları
Din sosyolojisinin kurucusu Weber’a göre, dinin tarifini yapmak mümkün değildir. Ancak Weber’in, döneminin Din Bilimi anlayışına paralel olarak özsel tanımı kabul ettiği bilinmektedir.
Özsel din tanımlarının en meşhuru Otto’ya ait; ‘Din, kutsalın tecrübesidir.’ tanımıdır. Bu tanımı birçok sosyolog ve din sosyologu oldukça kullanışlı bulmuş; dinin hem ilahi hem de beşeri boyutuna dikkat çeken ve birçok soyut boyut ihtiva eden bir anlama sahip olmasını önemsemiştir. Peter Berger ve Joachim Wach ünlü din sosyologları bu tanımı kabul edip geliştirmiştir. Meşhur özsel din tanımlarından üçü aşağıdadır;
Din, ruhsal varlıklara inançtır. (Tyler, İngiliz Antropolog)
Din, kutsalın tecrübesidir. (Otto)
Din, kutsal kozmozla oluşturulan beşeri girişimdir. (Berger)
Fonksiyonel Din Tanımları
Dinin, aşkın, tabiatüstü varlıklar, kozmoz, aşkın gerçeklik gibi ifadelerle tanımlandığı özsel tanımların yanında dinin toplumsal işlevine dikkat çeken fonksiyonel tanımlar da yapılmıştır.
Pozitivist bir sosyolog olan Emile Durkheim, dinin toplumlarda inkar edilmeyecek bir gerçek olduğunu, kollektif şuurun merkezinde de yine din olduğunu ifade etmiştir. Özsel tanımcıların karşısında durarak dinin, toplumsal bütünlüğü sağlayıcı rolüne atıf yapan bir tanım geliştirmiştir. İşlevsel din tanımlarının en ünlüleri de şunlardır;
‘Din, kutsal şeylerden oluşan bilgiler sisteminin kilise biçiminde tezahür etmiş şeklidir. (Emile Durkheim)
Din, ampirik olmayan normatif bir inanç sisteminin toplumun eksikliklerini giderme gayretidir. (Parsons)
Din, sosyal düzenin anlam alanıdır. (Luckmann)
Fonksiyonel din tanımları, aşkın, doğaüstü güçlerin olmadığı inançları içine aldığı için daha geniş tanımlar olarak kabul edilmiştir.
Abdullah YARGI