Çağın bizi getirdiği yeri kabul etmiyoruz. Politik, sosyo-ekonomik bunalımları odak noktası yapmamış olmakla bir ödevi yerine getirdiğimizi düşünüyoruz. Nizaya karşı cephe alma ödevi…

Söylediklerim, yazdıklarım , konuşmalarım birilerini rahatsız ediyorsa -ki öyle- bundan memnuniyet duyarım. Eli böğrümüze programlanmış her türlü fikrî, edebî, siyasî, ekonomik tahakkümü reddediyoruz. Ne ütopya meftunuyuz ne distopya mahkumu. Reel olandan uzaklaşmayı benlik inkarı addediyoruz.

Bu ana dek iğvalarına kapılmam için somut planda faaliyete geçmekten geri durmayanlar, adlarını bir kez zikretmem için adımı ağızlarına sakız edenlerden başkaları değildir.

Açık ifadesiyle, yorum getirilen nesnelerin tutarsızlığı üzerine dünya görüşünü bina etmek, düşünce kısırlığını ifade eder. Razı değiliz, mücadele edeceğiz. Bu, dikte etmenin değil salık vermenin öngörüsüdür. Ayrıca yazdıklarımızdan ve yaptıklarımızdan imza sahibi dışında kimse sorumlu tutulmamalıdır. Etliye sütlüye karışmamayı, dünyada olanlara bigane kalmak olarak anladığımız için, toplumun kulağına fısıldanan bu safsatayı kendimize yaraştırmaktan uzaktayız. Ne dayatırız ne de bize böyle yapılmasına izin veririz.

Sanatın bütün gerilim ve kargaşalardan ayrı olduğunu düşünüyorum. Bunun için sanat görüşümü, mesaj taşıma kaygısıyla temellendirmiş değilim. Bunun yanında Türk Milleti’ni ve Devleti’ni itibarsızlaştırmaya gayret edenlere, eğer benim yolumu tercih ederlerse, bu gibi kanallarla gerektiği ölçüde yanıt vermekten geri durmamanın lüzumuna inanıyorum. Haymatlos faşizanlara yalnızca ben değil bana hak verenler de dahil adaletli davranmanın gerekliliğine inanıyorum. Ne Voltaire’i unuttuk ne Ali Suavi’yi.

Dini inancımın bana telkin ettiği yükümlülükten kaçınmayarak, hamasete düşmeden, özenle yapmam gereken şey ne ise onu yaptığımı düşünüyorum. Ne cacık edilmiş lakırdılara tahammülüm var ne de üç beş yıl sonra Osmanlı’yı diriltmeye. Türkiye’de Türk Milleti olarak, gerçek adaletin öncülüğünde yaşam sürdürmenin imkanını elde etmeye bakmalıyız. Erek edindikleri maaşlarından başkasını gözleri görmeyen gençliğimizden, onların içinden bir genç olarak bunları yazıyorum. Yanı sıra Somali’yi de görmezden gelemeyiz Amerika’daki zenci müslümanları da. Gerek Türkiye’de yaşayanlar gerek yaşamayanlar ideolojileri ne olursa olsun haksızlığa maruz kaldıklarında yanlarında bizi görmeliler.

Biz vadinin arkasında bizi bekleyen gerçeklerle buluşacağımıza inandığımız için istihkakımıza kin kusanlara itibar etmiyoruz. Kin beslemiyoruz. Mutlak ölçüden uzaklaşmanın olabilirliği içinde, sonumuzun ne olacağından kuşku duyuyoruz. İlticamızın gerekçesi kaynağındadır.

Zaman ve mekan içinde, bir takım insanları diğer insanlara, kendi insanlıkları (!) için düşman etme gayretinde olanlar kadar, bu döngüye bile isteyerek girenler de sorumludur. Bin bir türlü açmazın içinden sıyrılıp, kaostan ve kaotik yerleşkelerden -büyük ölçüde- soyut planda ayrılmayı başaranlara selam ediyorum.

Son olarak altını çizerek ifade ediyorum. Bu metin coşkunluğun, taşkınlığın veya hamasetin metni değildir. Sosyal planda gidişattan rahatsız olmam, bunu kaleme almamı zorunlu kıldı.

Razı değiliz, mücadele edeceğiz.

Yusuf Aydın