Mavera-ün Nehir’e and olsun
Biliyorum… su içer gibi and içtim
Sokuldum Yunus’un bağrına
Bağrım yandı, hamdı zaten
Ben saçlarımı taradığımda
Keloğlan’a amma da gülmüştüm
Ayna ayna söyle bana
Ben niye ve neye yemin ettim
Zaman bize sığmadı kavgasını
Ayna ayna söyle bana
İlerlesin dikenler yerleşsin iliklerime
Yontulmamış odalardan cesetleri
Sipariş ettiğim zamanların semeresini
Ve bir çırpıda çetrefil yüzleri kaldırdım
Henüz tohumdu çoğusu bu rafta
Biliyorum… terazi her iki dünyada bir değil
Ağır biri diğerinden bilmem kaç okka
Mavera-ün Nehir’e and olsun
Saffahım ben saffah
Hayır! Yanlış anlamayın o saffahlardan değilim
İyiyim üstelik dirhemlerim cep doldurur
Severim ölüyü bu yüzden sevilirim
İşte o Bermuda
Bazen lumbagomu azdırır bir hayli
Sesli kemirir kemiklerimi
Hiç böyle ısırmamıştı topuklarımı
Düşen benim kara toprağın kucağında
Bedevi ve şehirli bir Afrikalıyım,
Orta Doğuluyum, Asyalıyım
Güneşin battığı tarafları sevmem
Ben kan emen yarasalardan değilim
Sürüye uyan olmayı da istemem
Mavera-ün Nehir’e and olsun
Kuş sırtında bir avuç tüy gezmelerde
Sıçramaktayken kanguru gerisingeri
Karınca duası eşliğinde bir secdede
Size rüyalarımı anlatayım mı?
Ama ricamdır ağlamasın kimse
Bir çocuk kapı eşiğinde zile bastı basacak
”- ve-t tini ve zeytun – ve-t turi siniyn – ve heze-l beledi-l emin’
Bu kasemler size değil mi?
Ey -incirin ve zeytinin maliki- İsa
Ey -Tur Dağı’nın nuru- Musa
Ey –Harameyn’in- incisi Muhammed
Ve yine Mavera-ün Nehir’e and olsun…
Sezer Taş