Bana öyle geliyor ki herhangi bir şey lezzete sahip ise ondan devşirmemiz gereken de lezzettir. Keza herhangi bir şey zevke sahipse ondan nemalanmamız zevk ölçüsünde olur. Bu bağlamda, içinde nitelikli musiki bulunan şiir için lezzet; ondan yoksun şiir için zevk tabirini seza görüyorum. Pekala içinde musiki bulunan şiir ne demek ? Biraz bu noktada hasbihal edelim.

Mısraların oluşumunu baz alarak birtakım açıklamalar yapmak kısır olacağından, eserlerin yapısını esas almamız gerek.

Edebiyat ve şiir hayatta olan ne varsa ve hatta hayatta olmayan şeylerin bazısını da anlatmaya yarar. Gam, sevinç, güven, korku, doğum, ölüm bunlardan bazısı. Bununla beraber hayatın -bizim müdahale etmediğimiz noktalarda- ne denli düzen içinde olduğu malum. Kuşkusuz bu durum, tabiattaki esrar ile beraber her varlığın kendi dilince bir ritm tutturduğunun, bir şeyler mırıldandığının remzidir. Şiirin de hayata dair ilgisini ve onunla münasebetini ifade ettik. O halde -en başta- varlıklardan ilham alan şiirin ritmik akış ve ahenk içinde olmayışı, hayatiyetini zedeleyecektir. Nitekim sözün ‘kelam’ olması konum yükselmesi demek olacaktır. Bu da alelade bir dil, yüzeysel bir üslup ile değil, haşmetli bir dil ve vakur bir biçem ile mümkündür. Dilimiz ise buna yatkındır, veluddur.

Cemil Meriç Asya’yı  “gönlün vatanı” olarak tanımlamış ve dilinin de şiir olduğunu kaydetmiştir. Merhum üstada bu tespiti yaptıran etkenler göz önüne alındığında, diyarların karakteristik yapısı fark edilebilir.

Biz, tariften vareste bir medeniyetin evlatlarıyız. Ve hiçbir medeniyet otonom yapıda değildir, olamaz. Bundan dolayıdır ki medeniyetler arası çatışmanın, herhangi bir taviz durumunda uzlaşı olması muhakkak. Bir medeniyetin (kendinden) taviz vermesi ‘kabul’ demektir. Olumsuz yanıt vermenin (redd) mahiyeti ve kimliği bu noktada önemli oluyor. İşte reddetmediğimiz -veya edemediğimiz- unsurlar, şiirden musikiyi uzaklaştırdı ve “gönlün vatanı”nı mahpus etti.

Günümüzün çoğunlukla, bir meramı ifade sadedinde icra edildiğine inanmadığım müzik anlayışına gelince, o, ya miadını doldurmak veya evrilmek zorunda. Nitekim halihazırda mevcut olan müzik, değil şiire kendisine bile faydası olamaz konumda ve hatta zararı var desek yeridir.

Unutmamak gerekir ki, rüzgarın da tınısı vardır, şiirin de olmalıdır. Ne diyordu Fuzuli :

Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı

İlham Edebiyat Dergisi Editörü Yusuf Aydın