Önceki iki yazıdan umarız istifade edip keyif almışsınızdır. Son notlarımızı da paylaşıp Ürdün dosyasını kapatalım…

İlk iki yazı için;

Ürdün’den Geriye Kalanlar – 1

Ürdün’den Geriye Kalanlar – 2

Ürdün’ün resmi dili Arapça. İnsanlar fushayı bir kenara bırakıp ammice konuşuyor ki Araplarda bu ayrım ve farklılık daha fazla.

Not: Ammice ve fusha terimlerini duymamış olanlar varsa şöyle kısaca bahsedeyim. Fusha ya da fasih Arapça Kur’an Arapçası veya hadislerdeki Arapça dediğimiz Arapça’dır. Bizim İstanbul Türkçesi gibi. Konuşulduğu zaman tüm Türkiye anlar, ammice ise yerel dil yani lehçe de denebilir. Her bölgede farklı olduğu için iki arabın birbirini anlamaması gibi bir durum söz konusu olabiliyor. Hatta Arapça öğretmenimiz bile kendisi doğma büyüme Arap olmasına ve bu dil üzerine ihtisas yapmasına rağmen Fas’ta konuşulan Arapça’nın sadece %2 sini anladığını söyledi. Kısaca “Ne yapıyorsun?“fasih Arapça oluyor -Kayseriye gidenler varsa bilir- “Nörüyon gadasını aldığım?” ifadesi ammice oluyor ;).

Ammice-fasih Arapça ayrımı ve ümmet için birleştirici unsur olan fasih Arapça’nın bırakılıp her Arap beldesinde farklı şekilde bir konuşmanın olması da ittihad-ı İslam için en büyük engellerden biri diyebiliriz.

62d94d-img_3060_1600_1067

– Oradayken bir vesile ile Filistinli insanların kaldığı kampa gittik. Anlatılanları yerinde görmek bizim için çok iyi oldu. 1 odada 7 kişinin kaldığını görünce şükretmemek elde değil. İçeri girer girmez sol tarafımdaki televizyon dikkatimi çekti bir hatmi takip ediyorlardı. Biz onlara çaresiz mutsuz gözüyle bakıyoruz ama halleri sorulduğunda Elhamdulillah derken bizim dediğimiz Elhamdulillah’a oranla daha samimi olduklarını söyleyebilirim.

Bir iftar yemeğine çağrılmıştık. Zamanında Türkiye’de okuyan sonra ülkesine dönen Filistinli bir abimiz bizi evinde misafir etti. Gördüğü tüm iyi muamele onda Türklere karşı “Ben de onlar için bir şeyler yapayım.” çabasını oluşturmuş. Orada Yunus Emre Enstitüsünden gelen bir hoca ile tanışıp muhabbete başladık konuşmamız ayaküstü 5-10 dk sürdü ve o konuşma esnasında Yunus Emre Enstitülerinden bahsederken şu soruyu sordum. “Her şey gayet güzel de peki hükümet değişirse  ne olacak bu işler sekteye uğrar mı?” Gayet emin bir şekilde “Hiç bir şey olmaz, resmiyet biterse gönüllülük başlar.” yani buraya gönül verenler bu işi devam ettirirler bir şekilde! Ürdün’de dört kelime ile “dert” kavramını bu kadar özetlenebileceği aklıma gelmezdi: “Resmiyet biterse gönüllülük başlar.”

Bu güzel insanlarla gitmeye yaklaştığımız son günlerde karşılaşmak da bir burukluk bırakıyor ister istemez.

petra-jordan-photos-treasury

Dünyanın yedi harikasından biri olan Petra antik kenti Ürdün’dedir.

Peki bir ay kaldın hiç mi gezmedin ? diyen olursa onu da sona sakladık 🙂

Gezilecek yerlere gelecek olursak;

– Dünyanın yedi harikasından biri olan Petra burada yer alıyor.

– Vadi ram var, buraya gidin geceleyin sırt üstü uzanın sadece tefekkür edin diyebilirim. (10’dan fazla film veya belgesel için kullanılmış bir yer.)

– Ashab-ı Kehf mağarası bulunuyor ve araştırmacıların iddialarına göre gerçek mağara burası.

– Bahrulmeyyit ya da bilinen ismiyle Ölüdeniz yani Lut Gölü burada bulunuyor deniz seviyesinden 400 metre alçakta bulunan bir yer bu sebeple yeryüzünün en alçak gölü olarak geçiyor. Amman’a oranla hava sıcaklığı bir anda 10-15 derece artıyor. Yoğunluk çok fazla olduğu için batmak gibi bir durum söz konusu değil. Yüzme bilmeyen birisi bile metrelerce açılabilir bir sıkıntı yok. Filistin ile Ürdün sınırında bir yer olduğu için belirli bir saatten sonra göle giriş yasak. Sebep ise insanların yüzerek Filistin sınırına geçme tehlikesi.

ercan-bas_1285275942

Yeryüzünün en alçak gölü Lut Gölü’dür.

– Selahaddin Eyyubi’nin kalesi burada yer alıyor (Aclun Kalesi olarak da geçiyor).

Tabi ki gezilecek daha çok yer var. Biz bununla yetinelim. Son bir noktayı daha paylaşıp yazıyı noktalayayım.

-Birçok sahabe efendilerimizin ve peygamberlerin kabri burada, birini ziyaret etmek bize de nasip oldu. Hz.Ömer’in (r.a); “Bu dünya herkesi değiştirdi bir seni değiştiremedi.” dediği; Peygamber efendimizin: “Her ümmetin bir emini vardır benim ümmetimin emini odur.” dediği Ebu Ubeyde bin Cerrah‘ın (r.a) kabrini ziyaret etme şerefine nail olduk ve bir kez daha yakinen öğrenmiş olduk ki “Dünya seni değiştiremiyorsa sen dünyayı değiştirebilirsin.

İnsan duygulanmadan edemiyor. Tüm peygamberlerin ve ümmetlerinin de Efendimizin s.a.v  hamd sancağı altında toplanacağı o günde tüm insanlık içinde “Kalk Ey Ümmetin Emini” denecek; O kişi tüm kalabalığın içinde bu vasıfla vasıflanacak… Bu ne büyük bir taltiftir bu ne büyük bir şereftir ya rabb! Ve insan düşünmeden de edemiyor ben nasıl çağrılacağım? Hangi vasıfla vasıflanacağım? Şu an Efendimiz s.a.v gelse beni nasıl çağırırdı? Yüce Rabbimizden sizler ve kendim için yüzlerimizi ağartacak bir hitapla çağrılacak bir hayatı ve ölümü yaşatmasını temenni ediyorum.

indir

Vadi-i Ram

Selam ve dua ile…