Dostlar birçoğumuz Leyla ile Mecnun ya da Ferhat ile Şirin’i duymuşuzdur. Çünkü onlar yaşadıkları aşk ile çağların ötesine geçmişler ve dilden dile söylenerek ve yazılarak bize kadar ulaşmışlardır. Onlar aşkın tarih boyunca en önemli temsilcileri olmuşlardır. Lakin ben bugün size bir başka aşktan bahsetmek istiyorum. Belki bu kişiler çok bilinmiyor ya da aşkları o saydıklarım kişiler kadar rağbet görmemiş. Fakat benim nezdimde onların aşkı da büyüktür. Hatta onların çektikleri de daha ağırdır. Zira biri Peygamber Efendimizin büyük kızı Hz. Zeynep diğeri ise onun eşi Ebu’l As’tır. Belki okuyanlar acaba onların sevgisi nasıl bu kadar büyük olabilir diyebilir. Lakin satırlarım aktıkça sizde okudukça ne badireler çekip nasıl bir sevgi ile bağlı olduklarını göreceksiniz. Öncelikle Hz. Zeynep, Efendimiz Sav’in gözbebeği ve kızlarının en büyüğüdür. Efendimiz sav otuz yaşında iken dünyaya geldi. Annesi Hz Hatice’den sonra on yaşında iken Müslüman oldu. Hz. Zeynep Müslüman olan genç kızların ilkidir. Küçük yaştan itibaren kardeşlerine her zaman ablalık yapmış ve onlara bakmıştır. Evlilik çağına geldiğine ise teyzesinin oğlu Ebu’l As onların evine gidip gelirken Hz. Zeynep’i görmüş ve sevmiştir. Zira Hz Hatice’de yeğeni Eb’ul As’ı sever ve onun dürüst olduğunu düşünürdü. İşte o günlerde Ebu’l As Hz. Zeynep’e talip oldu ve teyzesine onunla evlenmek isteğini belirtti. Zaten Hz Hatice’de onun Hz. Zeynep’e sevgisini önceden seziyordu bu durum karşısında memnun kaldı. Peygamber Efendimiz Sav’in de uygun görmesi ile bu evlilik gerçekleşti. Fakat Hz. Zeynep müslüman eşi ise müşrik yani inanmayan konumundaydı. Ama o dönem için bu durum evliliğe mani değildi. Zira müşriklerle evlenilmez gibi bir ayet daha nüzul etmemişti. Evlilik gerçekleştikten sonra Hz. Zeynep eşine islamı anlatmış onun hidayete gelmesi için çok dua etmiştir. Fakat Ebu’l As ise kavminin asırlık inançlarını bırakmak istemediği için islamı kabul etmiyordu. Bu durum evliliklerinde onlara mani olmuyordu. Zira Ebu’l As Hz. Zeynep’in inancına karışmıyordu. Ona saygı duyuyordu. Hz. Zeynep’te evliliğinde eşini müşrik konumda olmasından dolayı yargılamıyor ona sabırla hoşgörü ile yaklaşıyordu. Ebu’l As belki de eşinden ve kayınpederinden dolayı din değiştirirse kabilesi tarafından ayıplanacağından çekiniyordu. Oysaki Peygamber Efendimiz’e karşı körü körüne bir düşmanlık beslemiyordu. Zaten Efendimiz sav eşinin babası akrabası durumundaydı. Zira eşini o kadar çok seviyordu ki ona eşini boşa sana Mekke’nin en güzel kızlarını buluruz diyenlere de karşı çıkıyordu. Bu teklifleri kabul etmiyordu.
Hz. Zeynep İslamiyetin ilk zamanları Efendimiz sav çok eziyetler çekerken hep babasının yanında olmuş ve onu teselli etmiştir. Efendimiz sav de onu çok sevmiştir. Fakat Mekke artık Müslümanlar için yaşanılmaz duruma gelince hicret başlamış ve baba kız birbirlerinden ayrılmışlardır. Hz. Zeynep ise böyle bir durumda yine de karı koca hukukuna riayet etmiş ve eşinin yanında kalmıştır. Çünkü kendisi sabırla eşinin imana geleceği zamanı beklemiş ve onu çok sevmiştir. Zira böyle bir durumda istese hicrete katılabilir ve eşinden ayrılabilirdi. Ama o eşini çok sevmiş ve onun hep dayanağı olmuştur. Hatta Eb’ul As Bedir Savaşı’na katılıp esir düşünce fidye karşılığı esirlerin serbest olması kararı alınmış. Hz. Zeynep ise fidye olarak annesinden hediye kalan tek kolyesini Medine’ye göndermiştir. Fidyeler açılınca kolyeyi gören Efendimiz sav duygulanır gözlerinden yaşlar akar. Çünkü aklına vefat eden eşi Hz Hatice gelmiştir. Ashabına döner ve bu kolyeyi almak hakkınızdır. Fakat o Hatice’nin hediyesidir kızıma diyerek geri göndermelerini ister. Ashap onu kırmaz ve kolyeyi kabul etmezler. Ebu’l As gitmeden Peygamber Efendimiz onu çağırtır. O günlerde müşriklerle evlenmenin yasak olduğu ayet nazil olmuştur. Kızıyla evliliğinin son bulduğunu söyler. Serbest kalması karşılığı kızını yanına göndermesini ister. Ebu’l As söz verir ve Mekke’ye gider. Hz. Zeynep eşini sevinçle karşılarken Eb’ul As Hz. Zeynep ‘e sarılmaz. Ona gelen ayeti söyler. Artık bana yasakmışsın der. Peygamber Efendimiz sav’ e söz verdiğini ve onu Medine’ye göndereceğini söyler. Hz. Zeynep buna sevinir fakat bir yandan da eşinden ayrılacağı için üzülür. Hz. Zeynep gizlice Medine’ye hicret ederken bunu duyan Mekkeliler onun peşine düşerler. Hz. Zeynep ve onu koruyan birkaç kişi Mekkelilerle mücadeleye başlarlar. Mekkelilerden biri Hz. Zeynep’in devesine saldırdı ve o bir taşın üstüne düştü. Bu yüzden Hz. Zeynep orada karnındaki bebeğini kaybetti. Mekkeliler Hz. Zeynep’i Mekke’nin ileri gelenlerinden Ebu Süfyan’a götürdüler. Oda onun bu hicretini gizlice yapmasının daha uygun olduğunu düşünerek onun hicretine mani olmadı. Sonunda babasına kavuşan Hz. Zeynep çok yorulmuş ve bitap düşmüştü. Efendimiz sav kızını bu halde görünce “Zeynep kızlarımın en hayırlısıdır. Benden ötürü hayli musibetlere maruz kalmıştır.” demişti.
Ayrıca damadı Ebu’l-As hakkında; “Aferin, konuştuğunda doğru söyledi. Verdiği sözü de tuttu.” diyerek onu takdir etmişti.
Hicretten sonra altıncı yılda bir haber yayıldı. Mekkeli bir küçük ticaret grubu Müslümanların sahip olduğu bir araziden geçerken yakalanmışlardı. Başında ise Eb’ul As vardı. Bu haberi Hz. Zeynep duyunca çok telaşlandı. Eşi müşrik durumundaydı ve öldürülme durumu olabilirdi. Sabah namazı mescitte Hz. Zeynep yüksek sesle’’ Ben Peygamberin kızı Zeynebim. Ebu’l As benim kefaletim altındadır. ‘’diyerek sesini herkese duyurmuştur. Bunun üzerine Efendimiz sav’’ Vallahi bilin ki Müslümanların en mütevazi olanı da eman verebilir ‘’der. Himayene aldığın bu kişiye ikramda bulun iyi karşıla fakat sana dokunmasın sen ona helal değilsin demiştir. İşte o sırada yine ona İslamiyet teklif edildi. Fakat yine kabul etmedi. Üstünde emanet malları olduğunu ve sahiplerine ulaştırması gerektiğini söyledi. Malları sahiplerine ulaştırmak için Mekke’ye döndü. Emanetleri sahiplerine verince Mekke’de müslüman olduğunu ilan etti. Kendisi islama ısınmıştı lakin bunu Medine’de ilan ederse canını kurtarmak için bunu yaptığını sanacaklardı. Mal sahipleri de emanete hıyanet ettiğini düşüneceklerdi. Ebu’l As islama girdikten sonra tekrar Medine’ye gitti. Hz. Peygamber Zeynep ile yeni bir nikâha gerek görmeksizin eski nikâhları ile hanımını Ebu’l-Âs’a teslim etti. Bununla beraber yeni bir mehir ve nikâhla evlendirdiği de bildirilmiştir. Bu iki birbirini çok seven karı kocanın buluşması ise bir sene sürecekti. Hz. Zeynep bir sene sonra vefat etmiş ve daha sonrada eşi Eb’ul As vefat etmiştir. Çileli ayrılıkların çok olduğu iki hayat kavuşmalarına doyamadan ahiret yurduna intikal etmişlerdir.
Fakat onların sevgisi ilk başta inanç ayrılığı olsa da devam etmiş nice ayrılıklar olsa da her zaman gönüllerinde yaşamıştır. İkisi de inanç ayrılığını bahane edip boşanabilirlerken bunu yapmamışlar ve sevgileri için sabretmişlerdir. Ama şunu göz ardı edemeyiz. Günümüzde eşler arası ilişkilerde başka ayrılıklar yada başka zorluklar yaşanıyor olabilir. Fakat bu durum eşlerin birbirlerine olan sevgilerine zarar vermemelidir. Ben bir ilişki uzmanı değilim ama bu iki müstesna insanın hayatından anladığım ders bu oldu. Ortada bir sevgi varsa sabırla hoşgörü ile karşılayıp her zaman o sevgiyi kurtarmanın peşinde olmalıyız. Evet bazen yeterli olmuyor sevgi tek başına fakat yine de o mücadeleyi vermek lazım. O mücadele verilsin önce zaten gerisi kaderdir. Allah nasip eder devam eder yada muradı o değildir. Bitmesi daha hayırlıdır. Bizler maalesef ne bizim için hayırlı şer tam bilemiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var kader gayrete aşıktır. Allah hepinize zor olsa da sonu güzel biten sevgiler nasip eylesin. Amin.
Sağlıcakla kalın dostlar…..
Mesut BULDU