Tarih boyunca insanlar, dini inanç ve ibadetlerin yanında kendi uygulamaları üzerinde düşünmüş ve felsefe, ilahiyat gibi ilmi disiplinlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bununla birlikte sosyolojik düşünme ile teolojik ya da felsefi düşünce arasında bir takım farklılıklar bulunmaktadır.

Bir ilahiyatçı, mensup olduğu din üzerinden, dinin va’z ettiği akidevi sistemi, bu inancın insandaki yeri, diğer din ve geleneklerle ilişkileri incelerken, bir sosyoloğun mutlaka bir dine mensup olma ya da bir dinin kalıplarıyla değerlendirme yapma zorunluluğu yoktur.

Bir din sosyoloğu, dini sistemin sosyal yapıyla olan ilişkisiyle ilgilenir. Kendi dini inançları sosyologun çalışmalarını olumlu ya da olumsuz etkileyebilir. Dini yönelimleri, dindaşının uygulamalarını empatik bir yolla doğru anlamlandırmasını sağlayarak olumlu bir etki yapabilirken; objektif bir tutum sergilemesini de engelleyebilir. O, dini inancın sosyal bağlantılarını deşifre ederek ilahiyatçılara katkıda bulunabilir.

Din sosyologu, dinin doğruluğu ve gerçekliği konusunda sessiz kalırken, bir din felsefecisi, Tanrı’nın varlığını olumlayabilir ya da karşı çıkabilir. Aynı zamanda bilgi kuramcısı kimliğiyle, bir sosyologla kuramsal tartışma da yapabilir.

İlahiyat normatif bir bilimken, din sosyolojisinin de içinde bulunduğu ‘din bilimleri’ ise deskriptiftir. Bundan dolayı bu iki çeşit disiplin arasında kuramsal ve metodolojik farklılıklar bulunmaktadır.

Din sosyolojisinden kesin sınırlarla ayrılması mümkün olmayan bir diğer disiplin de karşılaştırmalı din araştırmalarıdır. Din sosyolojisinin farkı, inançlar, ibadetler gibi dini unsurların sosyal yapılanmadaki pozisyonlarının incelenmesindedir.

Din sosyolojisinin, din bilimleriyle olan yoğun alışverişi sebebiyle bağımsız bir bilim dalı olmadığı iddia edilse de, son zamanlarda yaşanan gelişmeler klasik sosyal bilimlerin yetersizliği sebebiyle din sosyolojisine artan ihtiyaç onun bağımsız bir bilim dalı olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır.

Din sosyolojisinin ana konusu, insanların din tarafından belirlenmiş ya da etkilenmiş sosyal davranışlarıdır.

Din sosyolojisi başlangıçta ilk dönem sosyologlar tarafından, dinin ortaya çıkışı ve kökenlerini; daha sonra ‘kilise sosyal araştırması’ olarak anılacak kilise gruplarının dini ve sosyal hayatını incelemiştir. 20. yüzyılın başından itibaren Weber tarafından din ve toplum arasındaki karşılık ilişkilerin ele alınmasıyla sürdürülmüştür.

Yukarıda bahsedilen üç eğilimden birincisi, dinin aşkın yönünü ihmal ederek dinin sadece toplumsal gerçekliğe indirgenmesini esas alırken; ikincisi araştırma alanını kilisenin, sadece ilahiyatçılar ve o kilisenin inananı olan sosyologları tarafından araştırılmasıyla sınırlandırmıştır. Weber, Wach ve Mensching ile ortaya çıkan üçüncü eğilim ise dinin toplumla ilişkisine geniş yer verme ağırlıklıdır.

Weber’e göre din sosyolojisi, dinin ne olduğu ile değil toplumsal davranışa etkilerini ve şartları ile ilgilenmelidir. Weber ve Troeltsch, din, siyaset gibi kurumlar kendi içinde anlaşılması gereken, bölünemez sosyal gerçekliğin dışa yansıyan görüntülerinden ibaret oldukları için, din sosyolojisini, genel sosyolojinin bir bölümü olarak görmemektedirler. Yine Weber; Comte, Freud ve Marx’ın kuramlarının aksine dini toplumsal yapının vazgeçilmez bir unsuru olarak görmekteydi.

Wach, din sosyolojisinde zamanımızda da kullanılan bir bakış açısı geliştirmiştir. Wach, Weber’i, din-toplum ilişkisini bir tarafa bırakıp, dinin, bütüne nazaran parça mesabesinde olan hukuk, ekonomi gibi toplumsal kurumlarla ilişkisini ele alarak din sosyolojisinin konusunu daraltmakla eleştirmiştir. Bununla birlikte Wach, Weber’in din sosyolojisine olan katkılarını da övmüştür.

Din sosyolojisinin alanına giren birçok konu bulunmaktadır. Wach’a göre ‘din sosyolojisi’ Weber’den önce yoktur. Aydınlanma ile birlikte felsefe ve bilim alanında yaşanan gelişmeler, sistematik bir ‘Din Bilimi’ kurma çabasını da beraberinde getirmiştir. İlahiyatçıların, din araştırmacılarının, tarihçi, filozof ve etnologların bilimsel çabalarının bu bilimin doğuşuna katkıları bulunmaktadır.

Shceler, Din bilimlerini Felsefe’den ilk defa açıkça ayırmış, Wach ise, Din Sosyolojisi’ni, genel Din Bilimleri’nin objektif bir kolu olarak ifade etmiştir.

Abdullah YARGI