Tarihte iki defa Romalılar tarafından işgal edilmiş, tarihi Paleolitik çağlara kadar giden[12000-6000 M.Ö], Osmanlı Devleti’nin önemli sancaklarından İstanbul’un uzak ilçesi ŞİLE’den bahsediyorum sizlere.
Şile, adını, Mercanköşk denilen bir çiçekten almış. Bu çiçeğin vahşi bir çiçek olduğu söylenir. Şile, hem Yunanlılar hem de Romalılar tarafından işgel edilmiş. İnkese ve Sofular gibi mağaralar, burada yaşayan Hristiyanların ilk mabedleri olmuştur.
Şile, İstanbul’un en eski yerleşim yerlerinden biridir. 19. Yy Osmanlı kayıtlarına göre, Şile kazası Zaptiye Müşirliğine bağlıydı. 1877 yılında İlçe, Üsküdar’a bağlandı. 1923 yılında ise Şile resmen İstanbul’un bir ilçesi haline geldi. Şile, bilindiği gibi sanatçı Zeki Müren’in çok sevdiği ve sıkça ziyaret ettiği bir lokasyondur aynı zamanda. Şile merkezde kayalıkların üstünde yer alan ve Şile kalesi, vakti zamanında Cenevizliler tarafından yaptırılmış ve gözlem kulesi olarak kullanılmıştır.
İlçe’de Şile feneri, Ayazma Plajı, Balık Lokantaları, Şile bezi dükkanları, Kumbaba Tepesi ve Türbesi, Akşam Güneşi mağarası, Kalem, Sarıkavak ve Heciz kaleleri, Ağlayan Kaya, Hanımsuyu Çeşmesi, Kabaköz köyü çeşmesi de ziyaret edilmesi gereken diğer önemli mekanlardır.
Gelgelelim, ben bugün burada Kumbaba mahallesi üzerinde duracağım. Çünkü Kumbaba, üzerinde durulması gereken, çok garip, ilginç bir yer. Kumbaba Şile’ye varmadan yaklaşık 3 km geride kalan, lüks villaların, kamp yerlerinin ve adı üstünde kumun bolca olduğu küçük bir mahalle. Efsaneye göre, Kumbaba adlı bir alim -ki bu alimin Türk olduğu söyleniyor- zamanında Mısır’a gidip Kum ilmini öğrenmiş ve İstanbul’a döndüğünde Kumbaba tepesindeki Turuncu ve Kırmızı renki kumun tedavi edici nitelikleri olduğunu dile getirmiş. Evliya Çelebi de seyahatnamesi’nde Kumbaba’dan bahseder ve burada 400 yıl önce yaşamış bir Alim olduğunu söyler.
Peki, bu Kumbaba nasıl bir yerdir?
Kumbaba, bana göre, özellikle kış aylarında İstanbul’un en ıssız mahallelerinden biri olma özelliğine sahiptir. Burayı kışın ziyaret ettiğinizde ortalıkta köpek ve kediler hariç kimsenin olmağını fark edeceksiniz. Işık Üniversitesinin Kumbaba’ya yakın olması sebebiyle, burdaki yeme-içme mekanlarında çoğunlukla öğrenciler fink atmakta. Sazlık denilen güzel bir yer. Burası Türk Nil Nehri adı verilen ve karadenize paralel akan nehrin tam yanına yapılmış bir Aile Çay bahçesine sahiptir. Uzun sazlıklar, sizi adeta film sahnelerinden birinin içine sokar.
Bu çay bahçesinin önünde Kumbaba Parkı vardır ve oldukça büyüktür. Burada çoğunlukla insanlar yürüyüş yapar ya da köpeklerini gezdirirler. Kumbabalıların garip köpek sevdası çok dikkatimi çekti. Hemen hemen herkesin köpeği var. Çocuktan çok köpek var desek yalan olmaz. Ayrıca buradaki köpekler, ezan okunurken sürekli ulumaktadır. Ben Allah’ı zikrettiklerini düşünüyorum. Sazlıklarda balık tutan insanlara rastlıyorsunuz. Her gün yeni yeni villalar inşa ediliyor. Burada caddelerin görünümü sizi Avrupadaymışsınız gibi hissettiriyor. Bir uçtan bakınca öbür ucu rahatlıkla görebilirsiniz. Bazen iç geçiriyorum ah bu sistemi tüm İstanbul’a yaysanız diye.
Kumbabaların çoğunluğu Manav Türkleri. Sonuç itibariyle burası Karadeniz ve mavi gözlü sarışın hat tam olarak burada başlıyor. Hazırcevap, sıcakkanlı, çabuk sinirlenip hemen sakinleşen, uyanık, meraklı ve kurnaz Karadenizlilerin mekanı burası. Bir gerçeği belirtmekte yarar var. Kumbaba’nın İstanbul ile hiçbir alakası ve bağı yok. Yani, Üsküdar – Kumbaba 61 km mesela. Bildiğimiz anlamda İstanbul, Taşdelen’de bitiyor. Ondan sonra Şile’ye kadar Kuzey Ormanları var ve buralarda küçük köyler hariç hiç medeniyet yok. O bakımdan, İstanbul’a bağlı olsa da, Şile benim gözümde Kocaeli’nin bir ilçesi olmaya daha yakın.
Şile’yi ziyaret ettikten sonra buradan dilerseniz Ağva’ya geçebilirsiniz. Orası da cennet gibi bir yer. Şile – Ağva arası yaklaşık 30 km.
Şile’ye nasıl gidilir?
Üsküdar’dan kalkan 139, 139A, 139 T Otobüsleri Şile’ye gidiyor. Bisikletçileri uyarayım. Üsküdar’dan kalkan beyaz otobüsler bisiklet kabul etmiyorlar. Şile’ye otobüs yolculuğu aşağı yukarı 1.5 saat sürebiliyor.
Furkan ARISOY