Edebiyatımızın tam anlamı ile dolu dolu yaşandığı Tanzimat Dönemi, edebiyat geleneğini yıllarca etkileyecek bir dönem özelliğini barındırır. Bu dönemde modern anlamda ilk roman, tiyatro, öykü ve deneme gibi türler edebiyatımıza kazandırılmakla beraber, dönem içerisinde edebiyatta yaşanan fikir çatışmaları yazarları daha nitelikli yapıtlar vermeye sevk etmiştir. Bu dönemde Fransız edebiyatı örnek alınmış ve Fransız edebiyatından çeviriler yapılarak modern anlamda eserler halka örnek olarak gösterilmiştir. Bu dönemden sonraki edebiyat devirlerine baktığımızda da Tanzimat edebiyatının en verimli dönemindeki fikir akımını, yani 2. Dönem “sanat, sanat içindir.” görüşünün etkisini görebiliriz.

Tanzimat 1. Dönem edebiyatında “sanat, toplum içindir.”  Görüşü ön planda iken, 2. Dönem edebiyatına baktığımızda ise “sanat, sanat içindir.”  Görüşü hâkimdir. Aynı edebiyat döneminde farklı fikir akımlarının görülmesi edebiyatımızı olumlu ve olumsuz bir şekilde etkilemiştir. Olumlu etkisine örnek olarak; edebiyat, toplumun sorunlarını anlatmak yerine asıl görevi olan güzeli, estetiği, göze ve kulağa hoş gelen eserleri içimizdeki duyguları kıpırdatarak anlatmış; duygudan yoksun olan yapıtlardan sıyırıp, kendi öz kimliğine kavuşmuştur. Olumsuz etkisine örnek verecek olursak ta; yazarların dilinde ağırlaşmalar meydana geldiği için edebiyat halktan uzaklaşmıştır. Halktan uzak olan edebiyat ise sadece yazarlar arasında sürer, pek fazla okuyucu kitlesine ulaşamaz.

Tanzimat döneminden sonraki Servet-i Fünun (Edebiyat-ı Cedide) döneminde ise “sanat, sanat içindir.” Akımı biraz abartılmış, verilen eserlerdeki anlatılan olaylar halktan uzak olan toplumlarda, zengin kesimlerin çevresinde şekillenmiştir. Edebiyatta meydana gelen bu olaylar, romanlarda anlatılan yaşantılar, batıya özenme yolunda ilk tohumlarını toplumun temellerine atmakla beraber, geleneklerimizden ve kültürlerimizden yavaş yavaş uzaklaşmalara sebebiyet vermiştir. Neredeyse körü körüne batı edebiyatını taklit etmekte yanlış bir durumdur. Batıdan modern anlatım teknikleri ve yeni edebiyat türleri alınıp Anadolu geleneği ile harmanlayarak, edebiyatın amacı dışına çıkmasına izin verilmeden “sanat, sanat içindir.” görüşüne bağlı kalınıp halka sunulabilirdi.

Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati edebiyatı dönemlerine baktığımızda ise Tanzimat edebiyatı geleneğinin daha da alevlenerek devam ettiğini görürüz. Milli edebiyat yazarlarından Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin’den sonra, Tanzimat edebiyatı anlayışı geleneğinin zamanla etkisini yitirdiği gözle görülür bir şekilde devam etmiştir.

Ali Seydi Kılıç