Bir önceki yazımızda dinin kültürü (ya da toplumu) nasıl etkilediğinden bahsetmiştik. Şimdi de kültürün, dine olan etkisinden bahsedeceğiz…
Kur’an’da, büyücülük, muskacılık zemmediliyor, kötüleniyor. Fakat hakkında çok farklı ve ayrıntılı bilgi de verilmiyor. Çok az bilgi var.
İslam’dan önce Türklerin yaptığı en güzel şey birincisi, savaşmak; ikincisi ise büyücülük ve muskacılık. Din ne kadar haram dese de bizim her mahallemizde büyücülükle uğraşan hocalar vardır. Din orayı boş bıraktığı zaman eski kültür din diye ortaya çıkıyor ve sonra dinselleşiyor. Din adamı gibi şamanlara benzer türedi tipler çıkıyor. O şamanların hepsi zaten işi bırakıp ertesi gün cübbe giyiyorlar. Figür anlamında söylüyorum; gerçekte böyle bir şey olmuyor tabii. Ancak anlatmak istediğim değişen bir şey olmuyor. Adam aynı işi yapıyor yani; beklenen kurumsal davranışla aynı işi yapıyor. Sadece kisvesi değişiyor. O büyücülük, muskacılık işi de hemen o adamların eliyle yaygınlaşıyor ve inanılmaz bir hal alıyor. Velev ki din bu konuda aksini söylese de!
Şimdi Araplara bakalım. Arapların İslam’dan önce en önemli davranışı nedir? Asabiyettir, kavmiyetçiliktir. Öyle ki birbirlerinin on yedi (17) sülalesini sayarlar. İnanılmaz bir neseb (kana dayalı, ırka dayalı) asabiyeti var.
Kur’an onlara ‘Kardeş olun, bırakın bu ırkçılığı!’ diyor. Nitekim Peygamber Efendimiz de bunu kısmen başarıyor. Ama bu peygamber öldüğünün ertesi gün yeniden o kavmiyetçilik başlıyor. Daha ertesi gün. Yani Beni Saide çadırında karşılaştığında Hz. Ömer ve Hz. Ebubekir Ensar ile karşılaştığında Hz. Ömer ‘Biz daha hayırlıyız.’ diyor. Niye? Çünkü ‘Biz Kureyş’teniz.’ diyor. Kureyş daha layık halife olmaya, diyor.
Hz. Ömer çok ilginç şeyler söylüyor burada. Bir daha ‘Biz Mekkeliyiz.’ diyor; yani sizin efendiniziz demeye getiriyor. Peki nereden geliyor bunların efendiliği? Kabe’den…
Peygamber önce bize geldi ve halifelik bize layık diyor. Tabii Hz. Ömer çok stratejik bir kafa ve işi başarıyor. Fakat kullandığı metoda bakarsanız tabakalaşma anlamında İslam öncesi öncelikleri öne sürüyor ve diğerlerini susturup Hz. Ebubekir’i halife ilan ettiriyor. Şimdi bu normalde siyaseten bu masum bir olay; evet siyaset böyle olur hakikaten.
Tabii Peygamberin vefatından 24-25 yıl sonra kavmiyetçilik tavan yapıyor. Evet Kur’an ve din böyle yapmayın diyor ama karşı tarafta buna karşı çok güçlü bir kültür var. İnanılmaz güçlü bir kültür kodu var.
Aynı şekilde tevhidle ilgili durum da böyledir. Kur’an’ın üzerinde en çok durduğu konu tevhiddir. 13 yıl Mekke döneminde tevhidi anlatmıştır. Niye? Çünkü karşısındaki toplumun en güçlü kültür kodu şirk de o yüzden. 13 yıl boyunca. Geriye kalan 10 yılda dünya kadar iş yapılmıştır ama 13 yıl boyunca Kur’an tevhidle uğraşmıştır. İslam, ilk önce tevhidle uğraşmıştır; daha sonra başka şeylerle. Çünkü adamlarda (Araplar) inanılmaz bir şirk kültürü var. Buna rağmen aynı adamlar yani şu anki selefiler, eski refleksif (şirk) korkularından dolayı mezarlar için mesela, ‘Bu türbeler, mezarlar şirk!’ Niye? Çünkü korkuyorlar eski hallerine dönmekten.
Ama bir Türk için asla böyle bir şirk söz konusu değildir. Çünkü Türkün kafasında tek bir tanrı var. Dolayısıyla kümbetlerdeki adama saygı gösterme, ataya saygı göstermedir. Ata, tanrı değildir onun için. Tanrı başka bir yerdedir Türk için. Münezzeh bir tanrı anlayışı var yani. Ama Arabın ödü kopuyor; bunlar şirke batar diye. Doğru, yapabilirler çünkü kültürel kodları müsait.
İran kültürü için söyleyecek olursak; İran kültürü mü İslam kültürüne etki etmiştir yoksa İslam kültürü mü İran kültürüne etki etmiştir diye soracak olursak cevabı İslam, İran kültürüne etki edememiştir. Çünkü İslam’ın kültürü yoktur o zaman; sanatı yoktur, mimarisi yoktur, siyaseti yoktur, ekonomik modeli yoktur.
Şu anda bizim İslam ekonomik modeli, İslam kültürü dediğimiz şeyin %80’i Sasanidir. Hatta derler ki: ‘İslam İran’ı fethetti, İran da İslam kültürünü fethetti.’
Neden? Çünkü kültür kodları çok güçlü İranlıların. Hz. Ömer muhasebe sistemini, vergi sistemini onlardan alıyor. Yani ekonomik modeli İran’dan alıyor. Alıyor ve dönüştürüyor. Çünkü sizde daha güçlü bir karşılığı yok. İleriki aşamada ne oluyor? İleriki aşamada İranlı adam ne yapıyor? 12 imam diye bir şey çıkarıyor. 12 imam, Sasani imparatorluğunun en büyük 12 ailesinin devleti yönetme yetkisinden kaynaklanan güç dinamosudur. Sasani kültürünün aynısını dine transfer ediyor çünkü; din bu alanda bir şey demiyor (ya da demediği zannediliyor).
Yani Kur’an bize ‘Devlet başkanı böyle olsun, hükümlerinizi şu şekilde koyun.’ demiyor. Ne yapıyorsan yap! Sistem olarak demokrasi yap, otoriter ol, oligarşik sistem kur, ne yaparsan yap! Sistemle ilgili bir şey demiyor. Tabii İranlı bunu görünce hemen 12 imam formunu oluşturuyor vs. Yani İslam’ın boş bıraktığı alanlarda Sasani kültürünü hemen öne çıkarıyor. Hatta İslam’da olmayan masumiyet gibi, kralın Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olması gibi veya buna benzer pek çok hususu İslamileştiriyor. Hala da aynı Sasani geleneklerini gururla devam ettiriyor.
İranlı mollalardan birisi şöyle diyor: ‘Yahu bu deve çobanları mı (Araplar) bize kültür-medeniyet öğretecek!? Onlardan mı alacaktık biz kültürü? Tabii ki de Sasaniden alacaktık!’
Deve çobanları diyor Araplara ve küçük görüyor. Çünkü adamlar İran’ı fethettiklerinde hakikaten deve çobanıydılar. Kültür ve medeniyet açısından kıyas kabul edilemez. Hanlar, hamamlar, saraylar, köşkler, yollar, silahlar vs kıyas edilmez. Tabii Arap müminlerin cesareti, hamiyeti vesaire farklı bir mesele.
Nitekim şu an da İslam geleneği ve medeniyeti içerisinde İran İslam anlayışı büyük oranda Sasani’nin taklididir. 12 İmam, masumiyet, devlet sistemi, sadece kendisi gibi olanı dost, diğerlerini düşman görme vs. Mesela ümmet olarak sadece kendisini görüyor. Sen ona katıldığın zaman ümmetsin, katılmadığın zaman değilsin. Bu da işte Sasani’nin Bizans’a uyguladığı politikanın dine sirayet etmiş hali.
Örneğin bize göre Araplar, Kürdler vs hepimiz bir ümmetiz. Türkler olarak niye ümmetçiyiz? Çünkü 3 bin yıldan beri bizim sultanların, hakanların rüyalarında hep nizam-ı alem kurmak var. Bütün dünyayı kontrol etmek var. O yüzden biz ümmetçiyiz. Bütün dünyayı kontrol etmek istiyorsan, herkesi kabul edeceksin. Herkesi kendi konumunda kabul edeceksin. Bu yüzden Türkler kadar dünya içerisinde geniş yürekli başka hiçbir millet yoktur. Gayet rahat, yeter ki elimizin altında dursun. En koyu Türk milliyetçisinin bir adım ötesi ümmetçidir. Yani bizim milliyetçiliğimiz dışlayıcı bir milliyetçilik değildir.
Demek ki din ve toplum etkileşiminde bu hususların örnekleri çok. Bu benim kendimce tasnif ettiğim bir kavramsallaştırma. Nasıl oluyor da din topluma, toplum dine etki ediyor? Bu söylediğim şeylerin sayısını artırabilirsiniz. Şu söylediğinizle bu örtüşmüyor diyebilirsiniz. Bunları konuşabiliriz, düşünebiliriz. Tabii bu teoriyle örtüşmeyen olaylar mutlaka olabilir.
Doç. Dr. Özcan GÜNGÖR