Kavram analizi açısından “Müslümanca Düşünme’nin” neye tekabül ettiğini incelemeye devam ediyoruz. Bu yazının ilk kısmında bu tamlamanın muhtemel birinci anlamını ortaya koymuştuk. Buna göre bu tamlamanın muhtemel anlamlarından birisi terkipteki “Müslümanca” kaydını düşünceyi üretenlerin sıfatı olarak kullanmak olacaktır. Bu durumda “İslam Düşüncesi” Müslümanlar tarafından üretilen düşünceye verilen bir isim olur ve bu yüzden de doğrudan üretilen düşüncenin içeriğine dair herhangi bir iddia barındırmaz. Ancak “Müslümanca Düşünmek” tabirini kullanan birisi tamlamadaki “Müslümanca” kaydını doğrudan düşüncenin kendi sıfatı olarak da kullanıyor olabilir. İşte bu durumda “Müslümanca Düşünmek” terkibinin muhtemel hangi anlamlara gelebileceğini analitik bir yöntemle ortaya koymak gerekir. Bu yazının konusu bu olacaktır!
İlk yazıya ulaşmak için tıklayınız: Kavram Analizi Açısından “Müslümanca Düşünmek” Neye Tekabül Eder? – 1
İlk olarak düşüncenin herhangi bir sıfat alabileceğini kabul eden birisinin artık düşüncenin objektifliğinden ve nesnelliğinden bahsedemeyeceğini görmek gerekir. Diğer bir ifadeyle Müslümanca düşünülebileceğini kabul eden birisi düşüncenin sübjektif olduğunu varsaymaktadır. Aksi takdirde düşüncenin sıfat alabileceğini iddia etmenin hiçbir anlamı kalmaz. Bu hatırlatmadan sonra asıl konumuza geçelim.
Müslümanca düşünülmesi gerektiğini iddia eden birisi eğer bu tamlamada yer alan “Müslümanca” kaydını düşüncenin sıfatı olarak kullanıyorsa gerçekte neyi kast ediyor olabilir? Diğer bir ifadeyle, düşüncenin sıfatı olarak kullanıldığında “Müslümanca Düşünmek” tamlaması hangi muhtemel anlamları barındırıyor olabilir? Soruyu daha da somutlaştırırsak; mesela x’e dair Müslümanca düşünülmesini talep eden birisi gerçekten ne demek istiyor olabilir? Kısaca bir şeye dair “Müslümanca Düşünmek” ne demektir?
Öyle anlaşılıyor ki x’e dair Müslümanca düşünülmesi gerektiğini iddia eden birisi ilk olarak henüz x’e dair düşünmeye başlamadan önce x hakkında bir şeylerin varsayılmasını talep etmektedir! Eğer durum böyle ise henüz bir şey hakkında düşünmeye başlamadan önce o şeye dair nelerin varsayılabileceğini sormak gerekir? Diğer bir ifadeyle, henüz x’e dair akli ve tecrübi bir sorgulama ve araştırma yapmamışken x’e dair varsayılması istenen bu şeyler nasıl bir bilgi çeşidi olabilir? Yani Müslümanca düşünülmesi gerektiğini savunan birisi x’e dair neleri varsaymamızı istiyor ki bu sayede x’e dair üretilen düşünce Müslümanca veya İslami olabiliyor? Dolayısıyla “Müslümanca Düşünmek” tamlamasındaki “Müslümanca” kaydı eğer düşüncenin sıfatı olarak kullanılıyorsa aslında bu düşünceye dair önceden varsayılması gereken kabuller anlamında kullanılmış olmaktadır. Böylece kavramsal analizimizin ilk sonucuna ulaşmış oluyoruz; buna göre x’e dair Müslümanca düşünmek henüz x’e dair düşünmeye başlamadan yani x’i akli ve tecrübi bir sorgulama ve araştırmanın konusu yapmadan, ona dair kabul edilmesi gereken bazı varsayımlara tekabül etmektedir!
Şimdi bir adım daha ileri atabilir ve kavram analizimizi daha da derinleştirerek x’e dair varsayılması gereken bu bilginin nasıl bir bilgi çeşidi olabileceğini sorabiliriz?
Bu durumda önümüze muhtemel iki seçenek çıkmaktadır; zira x’e dair Müslümanca düşünmüş olabilmek için önceden varsayılması gereken bu bilgi ya x’e dair aposteriori ya da apriori bir bilgidir! Çünkü “Müslümanca Düşünmek” tamlamasındaki “Müslümanca” kaydı düşüncenin sıfatı olarak kullanıldığında bu iki muhtemel anlamda da kullanılmış olabilir. Yani ya düşünceye dair apriori bir bilgi ya da aposteriori bir bilgi kast ediliyor olmalıdır. Çünkü sahip olduğumuz bütün bilgiler ya aprioridir ya da aposterioridir. Şimdi Müslümanca Düşünmeye nispetleri açısından bu şıklardan her birisini sırayla inceleyelim.
X’e Dair Varsayılması İstenen Bilginin Aposteriori Bilgi Olması Durumu
Eğer “Müslümanca Düşünmek” tamlamasındaki “Müslümanca” kaydı x’e dair aposteriori bir bilgiye tekabül ediyorsa bu durumda şu üç anlama gelebilir. Diğer bir ifadeyle, bir şeye dair aposteriori bilgi şu üç bilgi çeşidini kapsayabilir:
- a. Bu bilgi x’in varlığına veya yokluğuna dair olabilir.
- b. Var olan x’in belli bir sıfata sahip olup olmadığına dair olabilir.
- c. x ile x olmayan şeyler arasında nasıl bir ilişki bulunduğuna dair olabilir.
Çünkü bir şeye dair aposteriori bir bilgi ancak bu üç kategoriden birisine dahil olabilir. Şimdi eğer x’e dair Müslümanca düşünüyor olabilmek için x’e dair varsaymamız istenen bilgi bu üç bilgi türünden birisi, ikisi ya da hepsine karşılık geliyorsa bu tarz bir kabulün bizleri fazladan neleri kabul etmeye ilzam edeceğine bakalım.
Eğer x’e dair Müslümanca düşünmek bu anlamda kullanılıyorsa ve bu anlamıyla Müslümanca düşünmek mümkün görülüyorsa bu, x’e dair bu üç bilgi çeşidinin de dini kaynaklarda (Kur’an ve Sünnet) bilfiil olarak bulunduğunu kabul etmek anlamına gelecektir. Ve eğer bu üç bilgi çeşidi dini kaynaklarda bilfiil olarak varsa o zaman bu bilgi istinbat yoluyla elde edilebiliyor olmalıdır! Şimdi bu kabulün bizleri neyle karşı karşıya bıraktığına bakalım! Eğer Müslümanca düşünmekten kast edilen bir şeye dair aposteriori bilgi ise bu durumda düşünce ve bilgi konusu kılınabilecek her şeyin bilgisinin Kur’an ve Sünnette bilfiil olarak bulunması gerekecektir! İşte “Müslümanca Düşünmek” tamlamasındaki “Müslümanca” kaydını düşüncenin sıfatı olarak kullanır ve bundan da düşünce konusu kılınabilen her şeye dair aposteriori bilgiyi kast edersek, bunun zorunlu sonucu; düşünce ve bilgiye konu olabilecek her şeyin bilgisinin Kur’an ve Sünnette bilfiil olarak bulunduğunu kabul etmek olacaktır! Tahakkuk imkânı bir yana bu aklen mümkün olan bir iddiadır. Çünkü içinde her şeyin bilgisini barındıracak bir kitap tasavvur etmek aklen herhangi bir muhallik içermemektedir!
Ancak bu noktadan sonra Müslümanca düşünmek iddiası akli bir mesele olmaktan çıkıp tecrübi bir meseleye dönüşür. Yani eğer düşünce ve bilgiye konu kılınabilecek her şeyin bilgisinin Kur’an ve Sünnette bulunduğunu iddia ediyorsak yapacağımız tek şey neyi bilmek istediğimize karar verip sonrada gidip bu bilginin bilfiil olarak Kur’an’a ve Sünnette bulunup bulunmadığına bakmak olacaktır! Dolayısıyla bu şıkkın yani Müslümanca düşünmenin düşünce konusu kılınan şeye dair aposteriori bilgiye karşılık gelmesinin doğru olması durumunda yapılması gereken tek şey bilmek istediğimiz her şeyi istinbat yoluyla Kur’an ve Sünnetten elde etmek olacaktır! Bu noktadan sonra yapılması gereken tek şey bunun mümkün olup olmadığına bakmaktır. Bu da artık akli değil tecrübi bir sorundur. Peki bu varsayımı tecrübi olarak sınadığımızda ne görüyoruz?
Bu açıdan tecrübeye başvurduğumuzda bu şıkkın doğru olmadığını daha doğrusu olamayacağını görüyoruz. Çünkü; ilk olarak bilmek istediğimiz her şeyin aposteriori bilgisini Kur’an ve Sünnette bilfiil olarak bulamıyoruz! İkinci olarak ve daha da önemlisi düşünce ve bilgiye konu olabilecek şeyler nerdeyse sonsuz sayıdadır. Bu yüzden eğer Müslümanca düşünmekten kasıt düşünce konusuna dair aposteriori bir bilgi olursa bu, Kur’an ve Sünnette sonsuz oranda bilgi bulunmasını gerektirecek ve bu da Kur’an ve Sünnetin hacmini aklın ve hayalin dahi almayacağı boyutlarda olmasını gerektirecektir! Diğer bir ifadeyle, bu şık doğru olduğunda Kur’an hacimsel olarak evren kadar büyük olması gerekecektir! Ve vakanın böyle olmadığını çok iyi biliyoruz!
Dolayısıyla bu birinci şık fasit olan bir taliyi kabul etmemizi gerektirdiğinden doğru olamaz. Bu yüzden de “Müslümanca Düşünmek” tamlamasından kast edilen düşünce konusu olan şeye dair aposteriori bir bilgi çeşidi olamaz! Zira bu seçeneği kabul etmek aklen değilse de tahakkuk imkânı açısından bir muhali kabul etmeye yol açmaktadır! O halde geriye diğer seçenek kalıyor. Bu da “Müslümanca Düşünmek” tamlamasındaki “Müslümanca” kaydından kastın düşünce konusu olan şeye dair apriori bir bilgi olması seçeneğidir!
X’e Dair Varsayılması İstenen Bilginin Apriori bir Bilgi Çeşidi Olması Durumu
“Müslümanca Düşünmekten” kasıt düşünce ve bilgiye konu kılınacak şeye dair aposteriori bir bilgi olamayacağına göre geriye bunun düşünce ve bilgiye konu kılınacak şeye dair apriori bir bilgi olabileceği seçeneği kalıyor! Bu durumda sorulması gereken soru şudur: Eğer “Müslümanca Düşünmekten” kasıt düşünceye dair apriori bir bilgi ise bu nasıl bir bilgi çeşidi olabilir? İşte bu noktadan sonra daha temel bir soruyla karşı karşıya kalıyoruz. Bu da söz konusu en genel anlamıyla düşünce olduğunda apriori bilginin ne anlama geleceği sorusudur? Düşünceye dair apriori bilgi düşüncenin içeriğine dair olmadığına göre bu ancak düşünceyi mümkün kılan şartların neler olabileceği dair bir bilgi çeşidi olabilir! İşte bu noktadan sonra “Müslümanca Düşünmek” ne anlama geliyor sorusu iki alt soruya ayrılmaktadır: Düşüncenin apriori şartları nelerdir? Ve İslam bu apriori şartları karşılayabilir mi?
Sonuç olarak “Müslümanca Düşünmek” tamlamasına dair yaptığımız kavram analizi bizleri şu noktaya taşımış oldu: Öncelikle Müslümanca düşünmekten kasıt düşünceye dair aposteriori bir bilgi olamaz. Zira bu seçenek tahakkuk imkânı açısından bir muhali kabul etmeyi gerektirmektedir. Bu yüzden de Müslümanca düşünmekten kasıt düşünceye dair apriori bir bilgi olmalıdır. Düşünceye dair apriori bilgi de düşünceyi mümkün kılan tecrübi olmayan şartlara tekabül etmektedir. Bu noktadan sonra “Müslümanca düşünmenin” imkanından bahsedebilmek için iki temel sorunun cevaplandırılması gerekmektedir:
- En genel anlamıyla düşünceyi mümkün kılan apriori şartlar nelerdir?
- İslam, düşünceyi mümkün kılan bu apriori şartları karşılayabilir mi?
Bu iki soru net bir şekilde cevaplandırılmadan “Müslümanca Düşünmenin” mümkün olup olmadığı dahası bu tamlama ile tam olarak ne kast edildiği anlaşılamaz!
Abuzer DİŞKAYA
[1] Bilindiği gibi İslam Düşüncesi akli ilimler ile nakli ilimlerden oluşmaktadır. Bu analiz sadece akli ilimler için geçerlidir. Zira nakli ilimlerin İslamiliği konusunda herhangi bir şüphe veya belirsizlik bulunmamaktadır!
Şu aşağıdaki eleştirim, yazıyı doğru anlamışsam geçerlidir: (Belki; yazarın, gelecek üçüncü yazısını beklemek gerekiyordu.)
Yazıda: “Çünkü; ilk olarak bilmek istediğimiz her şeyin aposteriori bilgisini Kur’an ve Sünnette bilfiil olarak bulamıyoruz!… Bunu kabul edersek; Kur’ân’ın, evren hacmi kadar büyük olması gerekir” denilmiş. Halbuki “herşey”in, bazı özellik ve sıfatları hakkında bazı bilgiler Kur’ân ve Sünnet’te var. Ve bu bilgiler, 2 boyutlu ve 28 harften müteşekkil işaretlerle kodlandığından, bu “bilgiler”in, evren hacminde yer kaplaması da zorunlu değil.
Meselâ; varlık ve evren hakkında verilmiş ve aposteriori olarak da gözlenip veya ileride gözlenebilecek bazı a priori önbilgiler şunlar: Herşeyin yaratılmış olduğu, herşeyin Rabbimiz’in âyeti ve isim-sıfatlarının tecelli ve sonucuyla olduğu, herşeyi Allahu Teâlâ’nın yaratmış/yaratıyor olduğu, bu herşeyin ezelî ve ebedî olmadığı, birgün hepsinin yok edileceği, herşeyin sonlu olduğu… gibi.
s.a
her şeyin yaratılmış olduğu veya yaratılmış olan her şeyin birer ayet olduğu varlığa dair apriori bir bilgi daha doğrusu kabuldur. Bunu şuradan rahatlıkla anlayabiliriz ki mesela her şeyin yaratıldığını bildiğimiz halde hadi bunları sayın denirse hiçbir şey söyleyemeyiz. mesela uzaylılar varsa dahi yaratılmışlardır ancak bunu biliyor olmak onların var olup olmadığı konusunda bize aposteriori bir bilgi vermez. dua ile.