Hayrettin Karaman Hoca’nın, “Başörtülü Sigara” adlı yazısında dile getirdiği sorunlu durum farklı değerlendirmelerine yol açtı. Ne yazık ki, sosyolojik bir soruna işaret eden yazı, içinde geçen bir benzetmeye kurban gitti. Ancak konuyu doğru bir düzleme oturtan yazılar da vardı. Bunlardan biri de Sadettin Merdin’in yaptığı değerlendirmedir: “Hayrettin Karaman Hoca’nın “Başörtülü Sigara” yazısından sonra eli kalem tutan, iki kelimeyi bir araya getirebilen, sosyal medyayı az çok kullanabilen birçok başörtülü hanımefendinin verdiği tepkiler üç aşağı beş yukarı özetlediğim gibiydi. Aman Allah’ım, ne tepkiler, ne tepkiler! Ne Hoca’nın hocalığı ne insanlığı ne edepsizliği ne haddini bilmezliği kaldı!.. Başörtülü olup da Hayrettin Karaman Hoca’nın eleştirdiği şeyleri yapanlar bir anda pirüpak oldu, bunları eleştiren Hocamız ve onun gibi düşünüp onu destekleyenler kötü oldu!.. Hem de ne kötü… Hocamız ikinci yazıyı yazmak zorunda kaldı, o da kesmedi hatta daha şiddetli tepki gösterenler bile oldu!..

Hâlbuki Hocamız, başörtüsünün/tesettürün Müslüman hanımefendiye bazı sorumluluklar yüklediğini, tesettürlü bir hanımefendinin İslami hassasiyet sahibi olmayan ya da bu bilinci kazanamamış bir hanımefendi gibi olamayacağını, farklı olması gerektiğini anlatmaya çalışmıştı. Kısacası, başörtülü bir kadın sıradan değildir ve sıradan davranışlar sergileyemez, demişti.

Hayrettin Karaman Hoca’nın yazısına tepki gösteren hanımefendiler de “Bir başörtüsü taktık diye İslam’ın emrettiği gibi yaşamayı şiar edinmiş, hassasiyet ve bilinç sahibi tam tesettürlü Müslüman hanımefendiler mi olduk? Altı üstü sadece başörtüsü taktık!..” der gibi geldi bana!..” kuşkusuz bu yaklaşım Hayrettin Hoca’nın maksadını anlatan bir değerlendirmedir.

Hayrettin Hoca’nın söylediği su; Müslümanlar sokakta inançlarının kendilerine yüklediği sorumluluklara uygun davranmalıdır. Hayrettin Hoca’nın verdiği örnekten yola çıkarak cinsiyetçi bir bakış açısı geliştirmek hakikaten konuyu hiç anlamamaktır.

Hayrettin hocanın “sizinle paylaşacak çok şeyim var” cümlesini cinsellik alanına çek en zihniyeti de sorgulamak gerekir. Bu ifadeden sizin dünyamıza ait paylaşacak çok şeyimiz var ifadesini çıkardım. Kuşkusuz Hayrettin Hoca da bu kavramsallaştırmanın manipüle edileceğini bilmeliydi. Hoca modernleşmenin ürettiği çarpık modellere dikkat çekiyor. Bu sorun üzerine yoğunlaşmak gerekir.

Kendilerini dindar olarak görünür kılan kadınların sokakta sigara içmesi etrafında dönen tartışmanın bir yanı da çarpık modernleşme ile ilgilidir. Modernliğin çerçevesini çizdiği bir ortamda hem modern hem dindar olmanın doğurduğu çok sayıda çarpıklık var. Unutmayalım sigara kadınlarda bir modernleşme objesidir. Aynı obje erkeklerde gelenekselliğin simgesidir.

Sokakta sigara içmek ister laik, ister ateist, ister dindar olsun kötü bir davranıştır.

Bir tartışmanın konusu ile ilgilenin dile getirmenin kimliği ve kişiliği daha önemli ise oradan verimli bir sonuç çıkmaz. Ben bana yönelik (kişiliğime) eleştirilere bu yüzden cevap vermiyorum. Anlamlı olan konuya odaklanmaktır.
Kadın ya da erkek hiç fark etmez, formel ibadet insana bazı ahlakı sorumluluklar yükler. Formel ibadetleri (Namaz, oruç, örtünme) yerine getirip bunların gerektirdiği ahlakı davranışların (yalan söylememe, verdiği sözde durma, edepli olma, saygılı olma) uzağında durmak sorunlu bir dindarlıktır.

Ahlak ve irfandan yoksun ibadetin içeriği boşalır. Anlam ve ahlak kaybolursa şekil kutsanır. Hayrettin Hoca formel ibadetin ahlakı temelini hatırlatmış. Hepsi bu.

Kur’an’dan kadın ve erkeklere farklı olarak uygulanan bir ahlak sistemi yoktur. Gösterişçi dindarlık, dindarlığı başka bir şey için araçsallaştırmaktır.

Bunu yapan ilk kimseler münafıklardır. Dindar görünüm adı altında yapılan ahlakı zaaflar da kuşkusuz bir soruna işaret ediyor. Formel ibadetler insana ahlakı bir derinlik kazandırmak içindir. Başörtülü bir bayan ya da namaz kılan bir erkek, formel ibadetlerini yeri ne getirirken, kendisinden beklenen ahlakı davranışları yerine getirmiyorsa ortada sorun var demektir.  Namaz kılan erkek veya başını örten kadının verdiği sözde durmaması, yalan söylemesi, adil davranmaması, yalancı şahitlik yapması, ahlaklı olmaması sorun değil mi?

Bir tartışma birbirine hakarete vardığında kuşkusuz bir ahlakı zaafa işaret ediyor. İşte tam da ahlakın devreye girdiği yer. Yani Hayrettin Hocanın haklı olarak işaret ettiği nokta.

Bir konuyu tartışırken kullanılan kelimeler irfan ve ahlakın ne kadar örselendiğini gösteriyor. Kişinin ahlak ve irfanın diline durmaması imkansızdır. Üslubu beyan ayniyle insandır” demiş irfan ehli. Bir konuyu eleştirirken eleştiri ahlakına uymak gerekir. Oysa militan ezbercidir, tekçidir, ahlak ve irfandan yoksun bir fanatiktir. Bu yüzden konuya değil şahıslara odaklanır. Anlamaya değil hakaret etmeye odaklanır. Yaptığı eleştirinin konu ile ilgili olup olmamasına bakmaz.

Bir metin yazarının yazısında dile getirdiği düşünce biçimi ile okuyanın anladığı düşünce yüzde yüz örtüşür mü? Yoksa arada asla kapanmayacak bir vadi mi bulunur? Hermenotiğin (Yorumbilim) en çetin sorusu. Hayrettin Karaman Hoca’nı tartışmaya açmak istediği konu da bu gerçekliğe mahkum oldu. Konu Hayrettin Karama Hoca’nın hiç istemediği veya aklından hiç geçirmediği bir noktaya çekildi.

Yusuf Yavuzyılmaz