Ya Lozan yüz yıllıkmış biliyor musun? 2023’te bitiyormuş Lozan, Lozan Antlaşması tam bir ihanetmiş biliyor musun? İsmet Paşa (İnönü) kömürlükte gizli maddeler imzalamış biliyor musun? 2023 yılına geldiğimiz zaman Bor çıkaracakmışız biliyor musun? Sınırlar yeniden çizilecekmiş…
Merhaba Sayın Okur, yukarıda saydığım klişeleri; çarşıda, pazarda, okulda, kafede ve daha birçok yerde duyduğunuza eminim, ve bir kısmınızın kulaktan dolma bu bilgilere inandığınıza da eminim, şimdi atalım şu klişeleri kafamızdan ve Lozan Barış Antlaşmasını okumuş birisi olarak, bu klişeleri çürütmeye bakalım. Ana hatlarla Lozan Antlaşmasını, amaçlarını ele aldıktan sonra klişe klişe gidip bu klişeleri çürütelim… Esas metne geçmeden en başta belirtmek gereklidir ki: ‘’Lozan Barış Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Tapu Senedidir, Süresizdir’’
LOZAN ANTLAŞMASI’NIN AMACI:
Lozan Antlaşması metnini açtığımızda çok fazla ileri gitmeden giriş kısmında göreceğiz ki, Lozan Antlaşması’nda aynen şu cümleler yazmaktadır: …Ve öte yandan, Türkiye 1914 yılından beri Doğunun dirliğini bozan savaş durumuna, birlikte, kesinlikle son vermek isteğiyle, Ve kendi uluslarının ortak genlik ve mutluluğu için gerekli olan dostluk ve ticaret ilişkilerini aralarında yeniden kurmak amacı ile…
Burada görmekteyiz ki; antlaşmanın amacı, savaş durumuna KESİNLİKLE son vermektir, ve sayın okur siz de takdir edeceksiniz ki; bir barış antlaşması süreye tabi tutulamaz, ve de Lozan Antlaşması gibi önemli bir antlaşma… Yine antlaşmanın Siyasal Hükümler başlıklı 1.bölümünde antlaşmanın birinci maddesinde aynen şu cümleler yazmaktadır: İşbu Antlaşmanın yürürlüğe konulması gününden başlayarak, bir yandan Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırp -Hırvat – Sloven Devletleri ve öte yandan Türkiye ve onların uyrukları arasında barış durumu kesinlikle yeniden kurulmuş olacaktır.
Sayın okur antlaşmada böyle bir hüküm var iken; ve barış antlaşmalarının süresiz yapılacağı genel bir hukuk ilkesi iken; Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan bu antlaşmaya, okumadan, anlamadan, kulaktan duyma üç beş tarihçi bozuntusunun sözlerine inanarak süreli bir antlaşmadır demek siz de takdir edersiniz ki cahillikten başka bir şey değildir.
Ve nihayet klişelere başlayalım ve tek tek çürütelim
Lozan Hezimettir, Hüsrandır, Yenilgidir Klişesi:
Sayın okur, Lozan Barış Antlaşmasının, hezimet, hüsran, yenilgi olmadığını, çok kolay bir şekilde tarihe bakarak çözebiliriz. Çok fazla tarih bilginizin olmasına da gerek yoktur bunun için, lisede gerekli tarih derslerini almış olmak yeterlidir fikrimce. Şimdi kendisini tarihçi zanneden üç-beş yazar şunu iddia ediyor: ‘Osmanlı İmparatorluğu Üç Kıtaya Hükmeden Bir Devletti, Mustafa Kemal ve Beraberindekiler bizleri bir yarım adaya hapsetmişlerdir.’’ Sayın okur ben bu cümleyi ne zaman duysam büyük bir kahkaha atarım, bu cümleyi kuranlar tarih nedir bilmezler, araştırmazlar. Osmanlı’nın Edirne’nin ötesinde kalan Avrupa topraklarını kaybetmesi, 1.DÜNYA SAVAŞINDAN ÖNCE YAPILMIŞ OLAN: 1.BALKAN SAVAŞINA DAYANMAKTADIR. 1.Balkan savaşı: OSMANLI İMPARATORU VE AYNI ZAMANDA İSLAM HALİFESİ OLAN, Sultan V. Mehmet Reşat döneminde başlamıştır (8 EKİM 1912). Osmanlı Avrupa’daki topraklarını Osmanlı zamanında kaybetmiştir ve bunun Mustafa Kemal ile İsmet Paşa ile beraberindekiler ile ve LOZAN ANTLAŞMASI İLE NE İLGİSİ VARDIR!
Gelelim; Osmanlı’nın hükümdarlık sürdüğü diğer bir kıtaya: Afrika kıtası, bu kıtadaki toprakların da kaybedilmesinin yine Mustafa Kemal ve beraberindekiler ile ilgisi yoktur, Afrika’daki topraklar bölüm bölüm; gerek işgal edilerek gerekse birinci dünya savaşı döneminde kaybedilmiştir, Arap yarım adasından bahsetmeye hiç gerek yoktur, Arapların, İngilizlerin kışkırtmaları sonucu birinci dünya savaşı döneminde bizi nasıl sırtımızdan vurdukları açıkça ortadadır.
Lozan Hezimettir Klişesinin Son Bölümünde, birinci dünya savaşı ve Sevr Antlaşmasına bakmak gereklidir. Osmanlı Devleti birinci dünya savaşında birçok toprağını kaybetmiş, ezici bir Mondros Ateşkes Antlaşmanın ardından yine ezici bir antlaşma olan Sevr Barış Antlaşmasını imzalamıştır, dikkat çekmek gereklidir, MUSTAFA KEMAL DEĞİL, İSMET PAŞA DEĞİL, OSMANLI HÜKÜMETİ BU EZİCİ ANTLAŞMAYA İMZA ATMIŞTIR.
Sevr Antlaşmanın hükümlerine göz atacak olursak; Kİ LÜTFEN BURALARI ÇOK DİKKATLİ OKUYUN VE DAHA SONRA HARİTA ÜZERİNDEN AKLINIZDA BETİMLEME YAPIN.
- (madde 27-36): Edirne ve Kırklareli dahil olmak üzere Trakya’nın büyük bölümü Yunanistan’a; Ceyhan, Antep, Urfa, Mardin ve Cizre kent merkezleri Suriye’ye (Fransız Mandası); Musul vilayeti en kuzeydeki kazası İmadiye dahil tamamen El Cezire’ye (Birleşik Krallık Mezopotamya Mandası, sonradan Irak) İstanbul Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacak;
- Boğazlar (madde 37-61): İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi silahtan arındırılacak, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerine açık olacak; Boğazlar’da deniz trafiği on ülkeden oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek; komisyon gerekli gördüğü zaman Müttefik Devletler’in donanmalarını yardıma çağırabilecek
- Kürt Bölgesi (madde 62-64): İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat’ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti’ne bağımsızlık için başvurabilecek
- İzmir (madde 65-83): Yaklaşık olarak bugünkü İzmir ili ile sınırlı alanda Osmanlı İmparatorluğu egemenlik haklarının kullanımını beş yıl süre ile Yunanistan’a bırakacak; bu sürenin sonunda bölgenin Osmanlı veya Yunanistan’a katılması için plebisit yapılacak;
Sevr Antlaşmasının maddeleri de gösteriyor ki; Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri karşısında hüsrana uğramış; toprakları pay edilmiş, küçücük bir İç Anadolu bölgesine hapsedilmiştir.
İtilaf Devletleri istediklerini aldıklarını düşünürken; bir Osmanlı Subayı çıkmış:
‘’GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER’’ demiş Samsuna çıkıp, fakir düşmüş, demiryolu, telgraf gibi ulaşım araçlarının kontrolü DÖNEMİN EN GÜÇLÜ DEVLETLERİNİN VE ASKERLERLERİNİN ELİNDE, EN DONANIMLI SİLAHLARI İLE MEMLEKETİN HER KÖŞESİNİ BİLFİİL İŞGAL ALTINA ALMIŞ, OSMANLI ORDUSU DAĞILTILMIŞ , MİLLETİN SAVAŞACAK GÜCÜ KALMAMIŞ İKEN, BU MİLLETİ AYAĞA KALDIRMIŞ, O FAKİRLİK, GÜÇSÜZLÜK, İMKANSIZLIKLAR İÇERİSİNDE YEDİ DÜVELE KARŞI SAVAŞARAK, SEVR ANTLAŞMASINI ÇİĞNEYEREK, İZMİRİ YUNANLILARDAN KOPARIP ALARAK, FRANSIZLARI VE İNGİLİZLERİ GÜNEYDEN, İTALYANLARI AKDENİZDEN ATARAK BÜYÜK BİR SAVAŞ KAZANMIŞTIR.
Asla küçümsenecek bir zafer değildir, yüce Türk milleti kendi istikbalini, yedi düvele karşı savaşarak vermiş, sınırlarını yeniden çizmiştir, ve kanla çizilen bu sınırlara hezimet demek, cahillikten başka bir şey değildir.
İsmet Paşa Kömürlükte Gizli Maddeler İmzalamış:
Böyle bir şey kesinlikle mümkün değildir, durumun uluslararası hukuk boyutuna geçmeden önce, kurtuluş savaşının en önemli komutanlarından birisi olan İsmet Paşa’nın Lozan Konferansı’ndaki hal, hareket ve tutumlarına bakalım
Konferansın birinci aşaması çok zor geçmişti, İsmet Paşa’nın ikinci aşamada eli çok daha kuvvetliydi, ikinci kez çağırılmıştı, İsmet Paşa’yı başarılı kılan, konferansı bir harp gibi görme stratejisidir, heyetini hazırda tutmuş ve tıpkı bir harpte gibi raporunu sürekli Ankara’ya göndermiştir. Diğer ülke temsilcileri tarafında sıkıştırıldığında: ‘’Ben diplomatik cilveleşmeleri bilmem, bir saat sonra savaşa tutuşuruz demeyi bilirim’’ derdi. Lozan Konferansı’nda yeni kurulan Türk Devleti’nin hangi konularda taviz vermeyeceği merak konusuydu, o direniş bu dik duruş bir ulusun kaderini belirleyecekti. Yunanistan başta olmak üzere, savaşı kazanmış devletlerin tahmini yanlış çıkmıştı, İsmet Paşa’nın temsil ettiği Türkiye’nin direncini öngörememişlerdi. İtilaf devletleri, sıkıştırmalarla Türkiye’ye bir şeyleri kabul ettiremeyeceklerini anlamıştı, tüm kapitülasyonlar kaldırılmış, ulusal sınırlar altında yaşayan herkes vatandaşlık güvencesi altına alınmış, azınlıklar konusu modern dünyanın gereği olarak medeni bir şekilde çözüme kavuşturulmuştu. Lozan Barışı, Türk Ulusu için kurtuluş savaşı gibi çok önemli bir kazanç olmuştur.
‘’İsmet Paşa Kömürlükte Gizli Maddeler İmzalamış’’ klişesinin hukuki boyutuna gelecek olursak böyle bir şey mümkün değildir, İsmet Paşa kurtuluş savaşının önemli komutanlarındandır, meydanda kazanıp masada kaybetmek istemeyecektir, o tüm Türk milletinin temsilcisidir, ayrıca hukuki olarak şunu söylemek gereklidir ki, uluslararası hukuk açısından önemli sonuçlar doğuracak bir antlaşmadır, uluslararası antlaşmalar, Borçlar Hukuku’na tabi, adi yazılı şekilde yapılan sözleşmeler değildir, adı üstünde antlaşmadır, uluslararası antlaşmanın kesinlik kazanıp, yürürlüğe girmesi için, taraf devletin yasa koyucusu, meclisi tarafından onaylanmak zorundadır, yani İsmet Paşa, Mustafa Kemal, meclis ve yüce Türk milletinden gizli olarak kömürlükte böyle bir antlaşma imzalamış olsa bile ki antlaşma değil anlaşma hatta o da değil sözleşme olur, ve bunun yürürlüğe girmesi mümkün değildir. Bu klişeyi de böylece çürütmüş olduk.
Lozan Yüz Yıllıkmış:
Sayın okur, bu benim en çok güldüğüm klişedir, üst kısımda da belirttiğim gibi; Lozan Antlaşmasının amacı; antlaşmanın orijinal metninde de belirtildiği gibi: dirliği bozan savaş durumuna KESİNLİKLE son vermektir. Kesinlikle savaşa son vermek isteyen bir antlaşma süreye tabi tutulamaz, kaldı ki bu antlaşma barış antlaşmasıdır, barış antlaşmaları süreli olamaz, bunu iddia edenler İsmet Paşa’nın bu maddeleri gizli olarak imzaladığını dile getirirler, ‘’İsmet Paşa Kömürlükte Gizli Maddeler İmzalamış’’ klişe başlığı altında belirttiğim gibi, böyle bir duruma uluslararası hukuk izin vermez, uluslararası antlaşmanın meclis tarafından onaylanıp, bir onay kanunu ile yürürlüğe girmesi lazımdır.
Antlaşmanın hiçbir maddesinde de, antlaşmanın yürürlük süresi ile ilgili bir şey yoktur.
2023 Yılında Bor Çıkarıyoruz, Süper Güç Oluyoruz:
Sayın okur bu klişe en çok duyduğumuz klişedir, bazı kesimler bu klişeye iyiden iyiye inanıp 2023 yılında süper güç olacağımızı söylemektedir. Tamam süper güç olalım olmasına da, antlaşmanın hiçbir maddesinde böyle bir hüküm yoktur, böyle bir hüküm devletin kendi toprakları üzerindeki egemenlik hakkına müdahaledir, bu millet başka milletlerin egemenliği altında yaşamamak, kayıtsız şartsız kendini egemen kılmak için sayısız şehit vermiştir.
Bu savaşlarda yer almış, Lozan temsilcimiz böyle bir maddeye imza atmaz, atamaz, milletin temsilcilerinden oluşan meclis, egemenlik hakkını sınırlandıran böyle bir maddeyi onaylamaz, onaylayamaz.
Evet dünyada en çok bor rezervi bizdedir, bu oran %73.3 tür, 3,3 milyar ton rezerve denk gelmektedir. Dünyadaki bor talebinin yaklaşık %59’u T.C tarafında karşılanmaktadır. E o zaman madem çıkarmak yasak, nasıl %59’unu T.C karşılıyor? Enerji ve Tabi Kaynaklar bakanlığının sitesinde yer alan şu cümleyi aynen size iletmek istiyorum:
2018 yılında rafine bor ürünleri üretimi 2,43 milyon ton olarak gerçekleştirilmiştir. Bu üretim rakamının sürdürülebilir şekilde devam etmesi için kurulu kapasite 2,7 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Bor satışları 2018 yılında miktar bazında yaklaşık 2,4 milyon ton ve değer bazında ise 1,013 milyar doları aşmıştır. Eti Maden’in toplam satış gelirlerinin %98’i ihracat gelirlerinden oluşmuştur. İleri teknoloji bor ürünlerinden biri olan bor karbür ürününün Bandırma’da (Balıkesir) üretilebilmesi ve teknoloji transferi konusunda mutabakat zaptı imzalanmıştır. Bu kapsamda, teknik ve ticari görüşmelere devam edilmektedir.
Bor çıkarmak yasaksa bu adamlar bu boru nerden çıkartıp işliyorlar?
Ayrıca ‘’MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KANUNU’’ çıkartılmış, bu kanunun 2. Maddesinde kurumun amacı belirtilmiştir: Madde 2 – M.T.A. Enstitüsünün başlıca vazifesi: Memleketimizde işletmeğe elverişli maden ve taşocağı sahaları bulunup bulunmadığını ve işletilen maden ve taşocaklarının daha faydalı surette işletilmelerinin nelere mütevakkıf olduğunu araştırmak ve buna muktazi veya müteferri bulunan arama ameliyatı, fenni ve jeolojik tetkikat, kimyevi tahlil ve fenni tecrübeler yapmak, harita almak, plan, mürtesem, maktalar resmetmek, proje ve fenni raporlar, rantabilite hesapları tanzim etmek gibi bütün teknik ve ilmi işleri görmek ve memleketin madenlerinde ve maden sanayiinde çalışacak Türk mühendis, fen memuru, ustabaşı ve mütehassıs işçi yetiştirmektir.
Sayın okur, uluslararası barış antlaşmasında maden çıkarması yasaklanan bir devlet, böyle maden kanunları çıkartamaz. Ayrıca böyle bir maddenin antlaşmada yer alması, ne pahasına olursa olsun barış demektir, ne pahasına olursa olsun barış, Versay Ant gibi daha büyük savaşlara neden olmaktadır, yukarıda da söylediğim gibi, Lozan Ant amacı, savaş durumuna kesinlikle son vermektir.
Sayın okur; bulduğumuz borları çıkartıyoruz, ancak çoğunu hammadde olarak satıyoruz, unutmayın gelişmemiş ve gelişmekte olan ülke hammadde satar, gelişmiş ülke hammadde satın alır, hammadde alacağımız tam gelişmiş ülke olduğumuzu da görürüz inşallah.
Hakan ENDER
Ellerine sağlık kardeşim çok doğru bir yazı olmuş 🙂