Bana öyle geliyor ki, ülkemiz şu an her şeyiyle çöküşleri ve zirveyi yaşıyor.

Çöküşü yaşadığı alanlar; eğitim, bilim, sanat…

Zirvede olduğu alanlarsa; yoksulluk, savaş, kan, göz yaşı, bunlara bir de siz bildiklerinizi ekleyin ve düşünün.

Ne kadar az okursanız o kadar fazla cehalet getiriniz olur. Tabii okuma bilgilenmek için seçeneklerden sadece bir tanesi.

Az tefekkür, çok şükür edersek onun sonucu da malum…

Neyse konuyu fazla dağıtmanın bir yararı yok, zaten hiç olmadı da.

Meselemiz seçimdi değil mi?

O zaman hemen meselenin aslına geçelim.

Yazıyı yazmaya başladığım gün ile bitirdiğim güne kadar, iki olay gelişti.

Birincisi: Abdullah Gül Cumhurbaşkanı adayı olmayacağını açıkladı.

İkincisiyse: Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklayan Levent Gültekin belirli gerekçelerle bunu geri çekti.

Kısaca varolan umudumuz peyderpey ölmeye başladı.

Bir dönem ülkemizde Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenen Abdullah Gül’ün açıklaması şu şekildeydi: “Ben bir faninin ulaşabileceği tüm elzem makamlara ulaştım, yeri geldiğinde sorumluluğumu yerine getirdim. Bunun için siyaset benim için geride kalmıştır (görev olarak).” Üç aşağı beş yukarı açıklama buydu.

Sayın Gül’ün idrak edemediği veya edip de etmemiş gibi davrandığını düşünüyorum. Ülke elden gidiyor, ya gelin tekrar Cumhurbaşkanı olun, lütfen yapın bunu demiyoruz. Bugün size bir görev düşüyor yaparsanız hepimiz için iyi olur. Bedel ödemekten korkar veya benzeri bir hissiyatla hareket ederseniz, tarih önünde kendi vicdanınızla hesaplaşırsınız. Kazananı siz mi, yoksa vicdanınız mı olur? Bilemem.

Gelelim Levent Gültekin’in adaylıktan çekilmesine.

Bağımsız olarak adaylığını açıklayan Gültekin’de geri adım attı. Kısaca şartları öne sürerek “ben aday değilim” dedi.

YSK bağımsız adaylar için işi imkansıza yakın bir hale getirdi. Önce 131 bin Türk lirası istedi, sonra bağımsız adaylara 5 günlük süreyle 100 bin imza toplamaları şartı getirildi. YSK’nın tutumunun bağımsız olmadığını, üç yaşını dolduran çocuk bile bilir. Kime ve nasıl çalıştığı ise malumunuz.

Tüm bu şartlara rağmen Gültekin’in adaylığını geri çekmemesi gerekiyordu. Gerekçelerini okudum, dinledim ve şimdi de eleştirmek istiyorum.

-Soru1: Ben adaylığımı açıkladığım zaman her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüp, stratejik bir akılla hareket edeceğim. Adaylığımı açıkladığım an bu dediklerim tamamdır, insanlar bana güvensinler dediniz mi, demediniz mi?

-Soru2: Eğer dediyseniz, şimdi neden geri adım atıyorsunuz?

-Soru3: Bu ülkenin son şansı, deyip sonra bu şansı aday olmadan nasıl değerlendireceksiniz/değerlendirmemize öncülük edeceksiniz?

-Soru4: Bir sonraki seçim yoksa “insanları fişlemiş olmak istemem” açıklamanızın harici başka bir açıklama veya izahınız var mı?

Bu soruları uzatabilirim, ama girizgahı yaparken dedim ya. Uzatmanın bir yararı yok diye.

Ülke elden giderken kim, hangi aklı başında insan çıkıp bir şeyler yapacak? Bir girişimi olanların çekilmesinin anlaşılmadığı gibi, yaptıkları açıklamalarda ikna edici bir niteliğe sahip değildir. Kısaca bu ülkenin son seçimi ve kazananı şimdilik belli. Ülkemiz elden giderken hepimizin derdi ayrı ayrı bambaşka konular. Ama gittiği zaman…

Yunus ÖZGÜÇ